Kelimeler bir yana gelişen olaylar hayata bu pencereden bakmamı sağladı bile diyebilirim. Dünyanın pek çok farklı ülkesinden yayımlanan farklı temalı 7 dergi. Hiçbir editörün de Taksim'e atıfta bulunduğunu sanmıyorum ama. Benim okumalarım şu yönde.
The New Yorker'ın 1 Temmuz sayılı kapağı da yine Gezi Parkı.
Bir başka The New Yorker kapağı da olayların en yoğun yaşandığı zamanlardan kalma. Polis kapıda. Parmaklar twitterda. Sosyal medya korkusu.
Grasse ne kadar güzel kokar bilemem ama biber gazı koklamayan bizden değildir. Kapak Kuzey'den. N by Norwegian.
El Mundo'dan Lu Luna de Metropoli ise haftanın hit filmlerini kapağa taşımakla ünlü. Geçtiğimiz haftalarda ise konu Smith ailesinden gelen "After Earth"idi. İstanbul'da başlayan olaylar dünya genelinde duyuldu. Ardından başlayan #occupybrasil ve şimdi yeniden Mısır. Dünya nereye sürükleniyor?
İngiliz Sport'un tagline'ı yeter bile. Kırmızılı kadın, siyahlı kadın, sapanlı kadın, Çarşı, penguenler, çıplak adam, gitarcı adam, vurulanlar, hayatını kaybedenler, duran adam, RedHack ve daha niceleri.
OrtaDoğu'dan Thursday Magazine. Gezi olayları neticesinde halk kendini sosyal medyaya verdi. İlgisiz olanlar, burun kıvıranlar, daha önce aktif olarak kullanmayanlar bile şimdi twitterda. Hatta sırf bu yüzden telefon bile değiştirenler var.
Hayata dergiler gözünden bakan benden gelsin bu da.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder