27 Temmuz 2010 Salı

KAPANAN BİR DEVİR DAHA

Yıllar yılı tek müzik kanalımız NR1 TV, tek müzik dergimiz Blue Jean'ken Amerikalı bir numaralı müzik / eğlence kaynaklarının Türkiye'ye gelmesi bizlerin hazine bulmuş gibi sevinmesine sebebiyet vermişi. Rolling Stone'un Türkiye'ye gelmesi, Virgin Radio'nun yayın hayatına başlaması, MTV TR'ye sahip olmamız ve dünyanın bir numaralı müzik listelerinin yer aldığı Billboard Dergisinin ülkemize gelmesi. Evet evet artık kaykaylı, conversli, ray-banli, ipod'lu Amerikan Justin Bieber klonlarından hiç de farkımız kalmayacaktı.

Ancak bir şey unutuluyor burası Türkiye ! Gençliğin yüzde kaçı acaba Kral TV gibi krallar gibi müzik kanalları varken cool, batılı kaynaklardan bilgi alış-verişi yapsın müzik dinlesin. Bırakın kitap satışlarının insanı tatmin etmesini doğru düzgün gazete bile satılmayan bir ülkede ne kadar insan dergi alır ki ? Başta kapanan dergi Rolling Stone oldu. İlk sayıya özel 3 kapak vardı. Mor ve Ötesi, Madonna ve biri daha ... Çok iyi hatırlıyorum çıktığı gün, sabahın köründe gidip almıştım kapağında kraliçenin durduğu dergiyi. Hatta sanırım o bembeyaz tenine kırmızı bir elbise giyinmişti. Peki sonra n'oldu ? Yayın hayatına son verildi.

Bir diğer heyecan sonbahar aylarında çıkan Billbaord. Beni Rolling Stone'dan daha fazla heyecanlandırmıştı çünkü onun içeriği daha farklıydı ! İçinde Billboard Listelerinin yer aldığı ve de en önemlisi kaliteli röportajların yer aldığı bir dergiydi. Daha da önemlisi sonunda her ay çıktığında büyük heyecanla gidip okuyacağım bir yazarı vardı içinde. Bülent Üstün ! Ya da Meltem Fıratlı'nın editör köşesini. Ah pardon en önemli nokta kaçtı. Türkiye Listeleri ! Evet sayelerinde bizlerinde Nielsen Soundscan tabanlı Türkiye Billbaord Listelerimiz oldu. -İçinde albüm listesi olmasa da, derginin internet sitesi aracılığıyla Türk Radyolarında en fazla çalınan yerli ve yabancı hatta yerli rock şarkılarının liste başarılarını da görebiliyorduk.

İlk başlarda ÖSS Hazırlık Test kitapları gibi kalın çıkan dergi, zamanla, gazetelerin haftasonları verdiği Bauhaus, Praktiker, Koçtaş tanıtım dergileri gibi incecik olmaya başlamıştı. Ve evet, geçtiğimiz Nisan ayından beridir dergiyi hiç almadım. Çünkü daha fazla mainstream, pop müzik türlerinde yayın yapan dergi adeta Billboard Rock dergisine dönüşmüştü. Hele ki geçen ay arkadaşımdan ödünç alarak göz attığım dergide pop'a yönelik bir şey yoktu.

Billbaord benim için önemliydi. Çünkü bugüne kadar Türkiye'ye geliceği için heycanlandığım dört büyük yayın organından biriydi. Hatta ve hatta bir gün o dergide yer almak, ufacık da olsa yazı yazmak ve de uçarı bir hayal da olsa o derginin editörlüğünü yapmak en büyük hayalimdi.

Şu anda yazlıkta olduğum için dergiler yanımda yok, olsa en sevdiğim yazıları sizlere teker teker söylerdim burada, çünkü hepsi de kütüphanemde desteyle duruyor. Ancak tek şu aklımda - geçtiğimiz sonbahar, sanırım Eylül sayısında Üniversiteye Yeni Başlayanlar temalı yazılarına da hayran kalmıştım.

Hayır, hayır kürkçünün dönüp dolaşacağı yer deyip Blue Jean almıyacağım, elimden geldiğince Bilboard US alacağım. Ama keşke uzun süre kapalı kalan, sonra da dandik ve basit versiyonuyla ya da şöyle diyeyim Billboard Lite verisyonuyla yayın hayatına dönen internet siteleri devam etse, ama daha kaliteli bir verisyonla.

Yine de sanırım son kez gidip bir Billboard dergisi alacağım.

PS: Derginin gittikçe inceldiğinden bahsettim ya hani, Vogue da gittikçe inceliyor, umarım en sonunda o da kaybolmaz. Bu arada 6. ayının ve de Victoria Beckham'ın şerefine aslında dergi hakkında da yazmak isterdim, ama dedim ya yazlıktayım ve elimde sadece son 3 sayısı mevcut, diğerleri kütüphanemde, o halde sanırım Mart 2011 sayısında 1. yaşını kutlama şerefine görüşlerimi yazarım.

2 yorum:

  1. vogue için endişelenme, sonbaharda yeni sezon başlayınca, reklamlar da gelince yine ansiklopedi gibi olacaktır:)

    YanıtlaSil
  2. umarım dediğin gibi olur =) eylül sayısını heyecanla beklemekteyim o halde =)

    YanıtlaSil