26 Haziran 2011 Pazar

MOODBOARD: TABLODAKİ AŞK !

20. YY yazarladından biri olan Nobel Ödüllü Alman Herman Hesse'nin kaleminden çıkan ''Klingsor'un Son Yazı'' adlı novellası da 40lı yaşlarındaki ekspresyonist bir ressam olan Klingsor'un, bolca şarap, kadın ve resim düşkünü olan yaşamının son aylarına denk gelen yaz mevsiminde çektiği sıkıntılar üzerine odaklanmış. Hayatının son aylarını Italya'nın güneyinde geçiren ressamın hem Li Tai Pe adlı şairin mistik şiirlerinden hem de egzotik, doğulu Ermeni falcının sözlerinden hayata bakışını da takip edebiliyoruz ...

''Hayat şimşek gibi geçer
Göremeyiz bile,
Öylesine az sürer parıltısı'' 


Konu tablolardan açılmışken ... 30. Istanbul Film Festivali kapsamında gösterilen ve şansıma yapım ekibiyle aynı salonda beraber filmi izlediğim ''The Mill and The Cross''un hikayesi de bir tablodan çıkmıştı. Daha önce kısa bir şekilde Charlotte Rampling yazımda da değinmiştim zaten. Film aynı adlı romana ek olarak Pieter Bruegel'ın ''The Way To Calavary'' adlı eserinden de esinlenmişti. İsa'nın çilesinin konu edildiği filmde kareler ilerledikçe tablonun nasıl meydana çıktığını da görmüş oluyoduk.

Hikayenin anlatış şekli ve kameranın uzun süre belli bir sahneye odaklanması ile bizlere yağlı boya tablosuna bakar hissi veren film ise yine 30. Istanbul Film Festivali'nde izlediğim Andrei Tarkovsky filmi olan ''Andrei Rublev''di. Gerçi yine filmin 15. YY Rus Ressam (İkonaları resmeden) Rublev'in hayatı üzerine yoğunlaştığını yani konusun da yine resimle alakalı olduğunu belirtmeliyim. Film sonunda epilogue kısmında Rublev'in işlerini görmemizin yanı sıra filmin Orta Çağ Rusya'sını, sanatçı olmayı ve özgürlük gibi kavramları sorgulaması nedeniyle bence günümüz Türkiye'sine uzak olmayan temaları işlemesi sebebiyle seyredilmeli.  
Pieter Bruegel // The Landscape with The Fall of Icarus

Son olarak bir şiirle tamamlayacak olursam yazıyı, Amerikan Modernist ve Imagist şailerden biri olan William Carlos Williams da ''The Landcape with The Fall of Icarus'' adlı şiirinde çıkış noktası olarak Pieter Bruegel'in tablosundan yararlanmıştır. Zaten şairin de yine Flemenk ressamın diğer şiirlerinden etkilenerek yarattığı şiirlerin toplandığı bir kitabı da vardır. Elbette her iki işin de çıktığı nokta Yunan Mitolojisidir. Uçabilme yetisinin verdiği heyecanla babasının verdiği öğüdü unutup balmumundan yapılan kanatlarıyla güneşe yaklaşan Icarus kanatları eriyince ikinci uzak durması gereken yer olan suya düşer..

Pieter Bruegel // The Way To Calavary (The Mill and The Cross)

Olayı modaya da bağlamak gerekirse son kampanyasında Christian Louboutin de fazlasıyla yağlı boya tablolarından feyz almışa benziyor.

Sanatın her yönüne değindiğime göre müzik de bence bundan nasibini alırsa fena olmaz. Gwen Stefani'nin ''L.A.M.B.'' albümünde yer alan ''Cool''un videosu da bana hep tabloları hatırlatmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder