Geçtiğimiz cumartesi Londra'da İngiliz Vogue, Vogue Festivale'i düzenlerken yurdum Vogue'u da boş durmadı. Istanbul '74 ve 74Motion iş birliği ile Fashion Film Day Istanbul'u düzenledi.
Konu hakkında aklım çok karışık aslında. Düşünceler toparlanırsa bahsedicem, ama öncelikle yazıya şu şekilde giriş yapmakta fayda var. Aralarında Koray Birand ve Aslı Filinta'nın da olduğu bir panel dahi düzenlendi o gün. Belki orada benim bahsetmek istediğim şeye, kavramlara ya da ne bileyim bir şeylere değinmişlerdir, ancak ona kalamadım. Geri kalan 3 oturum ise şu şekildeydi. İlk oturum filmleri New York Festivali'nden seçilmiş olup Inez & Vinoodh gibi modanın görsel tarafını yalayıp yutmuş, sınırsız yaratıcılık ve bütçeye sahip isimlerin işlerini kapsıyordu. Bir çoğunu zaten internetten biliyoruz. Hatta en popüleri Helena Bonham Carter ve Ben Kingsley'in oynamış olduğu ve Roman Polanski'nin yönettiği Prada filmiydi.
İkinci oturum filmleri ise yerli isimlere aitti. Yanılıyorsam düzeltin ya da çok da abartmak istemem ama bizdeki filmler dört büyük moda haftası sonrasında gördüğünüz İstanbul Fashion Week gibi. Kalite pek bir yerlerde, hatta o kadar yerlerde ki bazı markalar ile yapılan iş birliğinden ortaya çıkan sonuç "Modanın kalbi Laleli'de atıyor" mottosu. Neyse ki ülkemiz de dijitale kaymaya başlıyor da şu anda yalapşap geçiştirilen bu işler bir iki seneye toparlanacaktır. Gerçi sanat yönetimindeki (kıyafet-makyaj) avamlık devam ettikçe ve işi ortaya çıkartırken kreatif ekip bunun bu şekilde güzel olduğunu düşündükçe değişen bir şey olmayacaktır. Teknoloji ilerlese de onu yakalamaya çalışsak da estetik anlayış yerlerde olduğu sürece aşama kaydedilmez.
Ayrıca yerli yabancı fark etmeden moda filmleri arasında moda markalarının reklam filmleri de yer alıyordu. Şimdi reklam filmi deyince evet film. Ama moda filmi deyince aklıma bambaşka bir şey geliyor. Mesela Prada'nın yaptığı film. Gerçi o da filmle reklamını yapıyor. Ya da Chanel'in parfüm reklamları. Hani Keira'nın motosiklete atladığı sahne. Hem film. Hem reklam.
Yerli filmlere gelince bu konuda en başarılı iş Serkan Şedele ve 101 Prodction'a aitti bence. Emel Kurhan'ın projesini de unutmamak gerekir. Öte yandan bir de Aslı Filinta videosundan sonra bayaa bir alkış koptu. Vimeo'da aradım buldum ve üç gündür aynı videoyu izliyorum. İnanılmaz eğlenceli, kıpır kıpır, ofiste masa altında ayaklar dans ediyor. Emre Doğru'nun da ellerine sağlık. İki sene önce Pitbull, Karen Elson ve Lanvin ortaklığı da böyle bir şeydi. Ya da birinci oturumda da gösterilen Azealia Banks ve Givenchy videosu. Ama benim gözümde bunlar mesela moda filmi değil. Evet tema moda, yani bir kere kıyafetler var. Seçilen kıyafetlerle kreatif ekibin derdini anlamaya çalışıyosunuz, müzik desen farklı bir diyalog aracı ama bilmiyorum işin içine "film" kavramı girdiğinde benim aklım karışıyor.
Karl Lagerfeld Cannes zamanında Chanel Cruise koleksiyonunu göstereceği zaman bir de film yayınlayacak. Keira Knighley ise Coco Chanel. Aşağıda teaser var. İşte bu gibi işler moda filmi bence. Diğerleri markanın konumunu gösteren, duruşunu belli eden ya da derdini anlatmaya çalışan projeler gibi.
Sonuçta videoların ortak noktası moda. Modanın çağrışımı herkeste farklıdır diye düşünüyorum ama bazı işlerin moda filmi olduğuna inandırılmam için bir konuşmak, tartışmak gerekiyor sanırım.
Gitmeden son bir örnek daha. İnternette bulamadım ancak modelin Kenzo'nun harflerine büründüğü şey de bir moda filmi bence. İzleyen varsa derdimi anlayacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder