Yunanistan, LA, NYC, Peru ve Paris'ten sonra Fransız Vogue editörü Emmanuelle Alt sayısını bu kez de Londra'ya adadı. Ancak her zamankinin aksine bu kez biraz daha fazla tepki çekerek.
Londra'ya adanan sayının kapağında Kate Moss'un olmaması en büyük sorun olarak görüldü. Gerçi şu var, "expect the unexpected." Emin olun kapakta Moss'un olması bu sefer de "ohh so original" diye dudak bükmeyle sonuçlanacaktı. Alt, favorilerinden Daria Werbowy'nin Kanada-Ukrayna-Polonya ortak yapımı olması ve Amerikan RTW ustası Ralph Lauren'dan bir parça giymesi de yine eleştirilerin başında yer alıyor.
Ancak gelin görün ki tipografik olarak yaklaştığınızda kapak ben British'im diye bağırıyor. Her ne kadar ben de İngiliz bir ismi kapakta görmek istesem de Werbowy beni üzmedi. Yine de en azından seçilen kıyafetin bir İngiliz tasarımcıya ait olması gerektiğini sonuna kadar savunurum.
Son bir not: dergideki "Fade to Grey" editöryali de pre-millenium öncesi Alman ekolüne andırıyor.
Kapaktaki spot overload olayı da Vogue Paris'te en son 90lı yıllarda görülmüştür sanırım. Ama dediğim gibi İngiliz olmayı çok iyi başarıyor.
Kim ne derse desin olay tema sayılarına geldiğinde Alt bunu çok iyi başarıyor. Kadında vizyon var arkadaş.
19 Temmuz 2013 Cuma
FADE TO BRITISH
Etiketler:
Covers,
Daria Werbowy,
Dergi,
Emmanuelle Alt,
Kate Moss,
Paris,
Vogue
10 Temmuz 2013 Çarşamba
iPHONE SUDA
3 yıl öncesine ait olan bu kapak post-instagram generation'u çok güzel özetliyor. Aman bacak havuzda, hah kadraja kenardaki palmiye de girsin derken iPhone suda. Bir de video olayıyla ayaklar suda çekimler var ki telefon pat diye elden kaydı. Sen çok yaşa New Yorker.
Etiketler:
Covers,
Dergi,
The New Yorker
8 Temmuz 2013 Pazartesi
SERBEST ÇAĞRIŞIM KAPAKLARI
'Direnmek', 'orantısız', 'provokasyon' ve daha birçokları "çapulieren" gibi sözlüklere yeni girmedi. Ancak ister serbest çağrışım deyin, ister bilinçaltı. Kullandığımız her cümlede, attığımız her başlıkta, Gezi Parkı'yla alakalı olmayan konuların içinde hatta moda dergilerinin kapaklarındaki teması güzellik olan spotlarda bile onlar var.
Süddeutsche Zeitung'un cuma eki olarak yayımlanan Suddeutsche Zeitung Magazin sanki Gezi'deki ramazan çadırı ve iftar olaylarına göz kırpıyor.
The New Yorker'ın 1 Temmuz sayılı kapağı da yine Gezi Parkı.
Kelimeler bir yana gelişen olaylar hayata bu pencereden bakmamı sağladı bile diyebilirim. Dünyanın pek çok farklı ülkesinden yayımlanan farklı temalı 7 dergi. Hiçbir editörün de Taksim'e atıfta bulunduğunu sanmıyorum ama. Benim okumalarım şu yönde.
The New Yorker'ın 1 Temmuz sayılı kapağı da yine Gezi Parkı.
Bir başka The New Yorker kapağı da olayların en yoğun yaşandığı zamanlardan kalma. Polis kapıda. Parmaklar twitterda. Sosyal medya korkusu.
Grasse ne kadar güzel kokar bilemem ama biber gazı koklamayan bizden değildir. Kapak Kuzey'den. N by Norwegian.
El Mundo'dan Lu Luna de Metropoli ise haftanın hit filmlerini kapağa taşımakla ünlü. Geçtiğimiz haftalarda ise konu Smith ailesinden gelen "After Earth"idi. İstanbul'da başlayan olaylar dünya genelinde duyuldu. Ardından başlayan #occupybrasil ve şimdi yeniden Mısır. Dünya nereye sürükleniyor?
İngiliz Sport'un tagline'ı yeter bile. Kırmızılı kadın, siyahlı kadın, sapanlı kadın, Çarşı, penguenler, çıplak adam, gitarcı adam, vurulanlar, hayatını kaybedenler, duran adam, RedHack ve daha niceleri.
OrtaDoğu'dan Thursday Magazine. Gezi olayları neticesinde halk kendini sosyal medyaya verdi. İlgisiz olanlar, burun kıvıranlar, daha önce aktif olarak kullanmayanlar bile şimdi twitterda. Hatta sırf bu yüzden telefon bile değiştirenler var.
Hayata dergiler gözünden bakan benden gelsin bu da.
7 Temmuz 2013 Pazar
PYGMALION EFFECT
Bugünlerde ne Amerikan Vogue'dan ne de Nicole Kidman'dan en basit tabirle dudak uçuklatıcı ve baş döndürücü işler görmek pek mümkün olmuyor. Tıpkı bir süs bebeği misali Cannes halılarında parlayan Kidman gibi US Vogue da tüm çirkinlikleri yok edip toz pembe hayatları paketlemeye devam ediyor. Ya da this is what fashion/ glam is.
Aşağıdaki Kidman kareleri belki yılların geçmesinden ötürü oldukça ikonik. Yine de yıllar ne kadar geçse de Wintour'ın Katy Perry ve Kate Upton prodüksiyonlarının bu kadar ses getireceğini düşünmüyorum.
Aşağıdaki Kidman kareleri belki yılların geçmesinden ötürü oldukça ikonik. Yine de yıllar ne kadar geçse de Wintour'ın Katy Perry ve Kate Upton prodüksiyonlarının bu kadar ses getireceğini düşünmüyorum.
Irving Penn'in 2009 yılında hayatını kaybetmeden 5 yıl evvel çekmiş olduğu bu kareler büyük ihtimalle "The Stepford Wives" şerefine yayımlanmıştır dergide. Yani Kidman'ın kariyerindeki en parlak filmlerden olan "Moulin Rouge", "The Hours" ve "Dogville"den hemen sonra. Tam da düşüşe başlarken.
"Paperboy"daki mükemmel Pamela Anderson portesinden sonra "Hemingway & Gellhorn"la sanki eski saygınlığını geri getirmeye çalışan "Stoker" ve "Grace of Monaco" günlerinde Kidman bu karelerde Grace Kelly kadar zarif, yağlı boya tablolarındaki kadın figürler gibi gerçek üstü bir güzellikte poz veriyor. Nicole burada Nicole Kidman değil bir oyuncu. Rolü modellik olan bir oyuncu.
Kareler zarafetin fotoğraf dünyasındaki karşılığı olurken couture kıyafetlerin her biri Kidman'ı farklı bir karakter olarak yorumluyor. Son zamanlarda Hollywood yıldızlarının artık eskisi kadar dergi sattıramadığı sürekli yazılmaya başlanan bir gerçek. Belki de kimsenin kullandıkları isimleri farklı açıdan yorumlamadıklarındandır asıl nedeni. 5 yıldızlı otellerin lobileri röportaj mekanı olarak seçilirken ortaya çıkan yazılar aktrislerin glamorus hayatlarını bizlerle paylaşmaktan başka bir şey yapmıyor. Üstelik tabloidler çirkinliklerini gizlemekten korkmazken bu yalan dünyaların bizlere yedirmeye çalıştığı gerçeklik oyununa artık pek kimse düşmüyor gibi.
Bu arada kapakta hiç spot olmaması da ayrı bir şaşırtan nokta. Modeller henüz Vogue kapaklarını terk etmeden önce yayımlanan bu sayılarda tek derdin pazarlama stratejileri olmadığı ve pure artsy işler ortaya çıkarmanın heyecan verici olarak düşünüldüğü son Vogue kapaklarından birkaçı.
Ne Sienna Miller, ne Kate Moss (evet Moss) ne de Lady GaGa'lı 125. yıl temalı September Issue'ların hiçbiri yaz habercisi bu mayıs kapağı kadar görkemli, minimal chic olmayı başaramamıştır sanırım. Keramet Kidman'da mı Penn'de mi bilinmez ama yayımlanmasından tam 9 yıl sonra karşılaştığım bu işler her açıdan tam bir "the ultimate muse".
"Costume Drama" demişken geçtiğimiz sene de "Downton Abbey" vesilesiyle Katie Grand ve Love sonbahar/ kış sayılarının tamamını bu temaya ayırıp dizinin tüm castını dergide toplamışlardı.
Etiketler:
Anna Wintour,
Editorial,
Fashion,
Irving Penn,
Nicole Kidman,
Vogue
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)