Ancak gelin görün ki bu trendlerin en büyük rakibi olmaya aday iki güçlü stil. Biri Aztek topraklarından geliyor, diğeri de 69 ruhundan. Kelime oyunu yapmak isteyenler için ise mükemmel ten uyumu kıvamında tekerlemeler için ilham kolay gelecek gibi. Biri Indie diğeri Indian. Gerçi her ikisinin özünde yatan da özgür ruh değil mi ? Belki de bu tasarımları giyerek çiçek kız olup, toprağın tadını alıp günün koşuşturmacasından / stresinden uzakta durmak isteyenler için en ideal trend budur. 2011 / 2012 Sonbahar / Kış Indie / Indian trendi için Milano- Paris podyumlarındayız.
Kim bilir belki de filme çevrilmeyi bekleyen ''Just Kids''in gardrobunda bu tasarımcalardan bir şeyler görebiliriz.
İlk durak Paris'te karşımıza çıkan Chloé. 70ler ruhu, patchwork stili ve Oturan Boğa'nın battaniyesi. Kullanılan deriler ise sanki Orta Batı'dan geçen Bizonlardan alınmış gibi.
Maskülen stiliyle Paris'ten bizlere seslenen Emmanuelle Alt markası Isabel Marant ise kürklerin ve zengin-şık stilinin yanında Indie'ye yer verenlerdendi. Saçaklar, pançolar ise vahşi batı özelliğini güçlendiren detaylardan.
Milano'dan selam çakan Etro defilesinin açılışını ise Vogue Türkiye Ocak sayısının yüzü ve yakında çıkacak olan V Fall Issue'de Carine Roitfeld direktörlüğünde hazırlanan''The Heroes'' editöryalinde başrolde karşımıza çıkacak olan Aymeline Valade yapmıştı. Etro kreasyonunda herzamanki gibi baş rol kıyafetler üzerindeki motiflerin insanda bıraktığı etkideydi.
İlhamını kırlarda dolaşan hayvanlardan almış gibi duran Karl Lagerfeld'in bir diğer eseri ise Milano'da Fendi ile karşımıza çıktı. Ancak Fendi'yi tanımlayabilecek özellik ise sofistike-özgürlük kelimelerinin altında yatıyor. Doğru kumaş, doğru renk kombinasyonunda Indie havası eserken aynı zamanda 70lerin elitist Parizyen çay partilerindeki havayla da karşılaşabilirsiniz.
Şu dünyada sayılı ailelerden birine mensup olmak istersiniz. Kennedyler. Gainsbourglar, Roitfeltler ve Missoniler. Milano'dan selam çaakan Missoni el örgüsü kıyafetleri ve pijamamsı stiliyle tüm moda evleri arasından daima bana en sıcağı, içteni ve rahatı gelir.
Kim bilir belki de bunlardan bir outfiti seçip I wish I was a punk rocker diyerekten Istiklal'de Tünel'de, Galata'da gezmeye başlarsınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder