28 Ocak 2012 Cumartesi

NEW OLSEN IS IN THE TOWN !

Olsen kardeşlerin en küçüğü Elizabeth Olsen '94 yılından sonraki ilk çıkışını eğitim almak için ara verdiği kariyerini ''Martha Mercy May Marlene'' ile bozduktan sonra gerçekleştirdi. Bir konuda anlaşalım Lizzie Olsen ne ablaları kadar hip ve cool ne de onlar kadar güzel, yoksa içinde Indie Spirit'in de bulunduğu bir düzine adaylığı çirkin ama akıllı ve iyi oyuncu olduğundan mı elde etti ? Aslında ona çirkin demek de haksızlık olabilir, yüz hatlarına baktığınız ilk anda bir Olsen olduğunu anlatsa da onlar kadar şirin değil, ama inanılmaz karakteristik bir çizgisi de var.
Filmin bir konusu varsa 'mainstream' ya da 'indie' olduğuna bakmadığını söyleyen Olsen belli ki 4x (M) filminde de canlandığı karakterin derinliğinden fazlaca etkilenmiş. Tıpkı Michelle Williams'ın ''Meek's Cutoff''u gibi orta bir yerden başlayıp o şekilde biten film Martha'nın (Olsen) köy ortamında sürdürdüğü hayatla başlıyor. Sahneler akınca aslında onun o ortama ait olmadığını ve doğal ortamında yaşamadığını fark ediyoruz. Amiş tarzı basit ama garip hayat tarzı olan bir tarikat ile yaşayan Martha'nın oradan kaçıp şehir hayatına adapte olabilme sorununu ve yolculuğunu izliyoruz. Aslında tam anlamıyla şehir hayatına adapte olma da diyemeyiz bunun için, yanına yerleştiği ablası da şehirde değil yazlıkta, kasabada. Yine de bir anda içine girdiği aile ortamı ve toplumsal yaşamın değerlerinin baskısı elbette üstünde. Yeniden filmin başına dönecek olursak, hikayenin ilerki dakikalarında köy hayatından öncelere değinilse de yolundan nasıl şaşıp da oraya geldiği pek de açık verilmiyor. Belki filmin asıl teması olan 'kafa karışıklılığa' bir göndermedir bu da ?
Interview '12 Feb Issue
Martha'nın daha önce yaşadığı Amişimsi tarikat aslında pek de öyle 'simple life' tarzında değil, öldürücü suçlardan tutun da tecavüz denebilecek cinsel deneyimlere kadar uzanabilecek bir takım değer yargılarını yıkan bir toplum, ama Martha'nın sığındığı abla evi ortamında da bu değerler ne kadar yerine oturmuş belirsiz bence. Her iki ortam arasında sürekli gidip gelen Martha'nın psikolojik durumu da pek iyi sayılmaz, düz bir çizgide sağlıklı bir şekilde ilerlemeye çalış(tırıl)sa da kafa karışıklılığı ortama ayak uyduarmamasına neden oluyor. Sonuç olarak gel-gitlerle dolu bir hayat / karakter.

Aslında basit bir şekilde Martha'nın psikolojisini/karakterini anlatacak olursam, ablası ve eşi sevişirken hiçbir şey olmamış gibi yatak odalarına girip yatağa uzanan biri o. Tabii bir de çırılçıplak göle daldığında ablasından gelen 'buralarda böyle şeyler yapamazsın' tepkisi.

Golden Globe'lar gibi Oscar'larda da kendine adaylık bulamayan Olsen dingin ama karışık halleriyle senenin en iyi performansını sergilemişti bence. Popüler kültürde ve mainstream medyada ablalarının erişebildiği mertebeye ulaşabilecek mi ya da onlar kadar popüler olabilecek mi, ya da önceliği bu mudur bilinmez ama, geçtiğimiz sene bizlere sunulan Moretz'ten, Steinfeld'e, Wasikoswka'ya kadar herkes eskidiğine göre sade ve saf görünümüyle yeni bir fresh face'imiz oldu.
İlk fotoğraf, geçtiğimiz gün gerçekleşen Chanel S/ S Haute Couture show'undan. Sonuncusu ise özel olarak verilen ödülü almak için gittiği W party'sinden.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder