'The September Issue' filminde RJ Cutler Vogue ekibinden garip aksanlı siyah saçlı bir kadınla röportaj yapıyor. Kadının ağzından çıkan cümle de Anna Wintour'un sadece Vogue dergisini değil daha da spesifik olarak eylül sayısını markalaştırdığını gösteriyor. 'The September is the January of Fashion.' Ne var ki bu söz sadece modayla sınırlanmıyor. Lifestyle dergileri de koca bir sezona bakış atmak için eylülü bekliyor.
Buna en güzel örnek de hatta New York Times ve Time Out.
Anna Wintour bugün dünyanın en anti-ilham verici dergisini yayımlasa da CVsi bunun aksini söylüyor. Zaten dergisindeki ilhamın az olması da mainstreamliğin köpeği olmuş olması. Ama dergi piyasasının 'big league'inde oynayan biri için de kaçınılmaz olanı yapıyor. Yine de aslında şu anda attığı her mainstream adımı piyasaya yine kendi tanıştırdı.
Oluşturduğu 'September Issue' markası da diğer dergi ve genel yayın yönetmenlerine ilham vermekten geri kalmıyor. Dergiler sadece en kalın olmanın peşinde değil, en fazla reklam toplayan da olmak istiyor.
'En büyük penis bende' yarışına giren genel yayın yönetmenlerinin bana verdiği ilham ise şu sırada başlıyor.
Dergilerde okunmadık satır/ kelime (hatta künye bile) bırakmayan ben kendimle challenge edecektim. Bu eylül hiç okumadığım kadar dergiyi hatmedecektim. Ne var ki, eylül boyunca da blogumu bunlara ayırmak istiyorum zaten.
Bana ilham veren en büyük şey ise bir genel yayın yönetmeni olmak sanırım. Şu an için öyle bir pozisyonda gözüm olmasa da bir derginin başında olmak bence insana 'Alexander The Great' karizması kazandırıyordur. En kötü ihtimalle 7.000 en iyi ihtimalle de birkaç milyon insan sizin neler sunduğunuzu görmek için kiyosklara koşuyor.
Aslında cümleyi böyle kurunca haz almak ve ego tatmini olarak algılayabilirsiniz. Bilmiyorum belki de öyledir. Ama benim aklımdan geçen ya da hissettiğim bu değil. O mevkiiye gelince seni nelerin karşılayacağını bilemezsin gerçi.
Her neyse; bu hayalle 3 sene evvel. Yine bir Eylül günü Apollo Boy'a her ay bir kapak eşlik etsin istedim. Başlarda 'evcilik oyunu' gibi gelse de hatta kendime 'gel vazgeç bu sevdadan' desem bile aslında bence inanılmaz keyifli bir şey yapmışım.
Ay boyunca daha fazla dergiler hakkında yazmak istediğimden lafı burada kesiyorum aslında. Uzun zamandır da böyle edito tarzı bir yazı eklemiyodum kapakların altına.
Kapağa Ewan McGregor'un gelmesinin de bir sebebi var aslında. Umarım tembelleşmem de nedenlerini açıklarım.
Ewan McGregor dışındaki kapaklar da sektördeki september issueların özeti.
Bu arada eski kapaklara da göz atmak isterim derseniz. Sizi pin-board 'umla baş başa bırakıyorum.
Giderken de ufak bir not
IAM NOT SPECIFICALLY/ONLY INTO FASHION (JOURNALISM)
+
ÖYLE YA DA BÖYLE; BİR DERGİ OFİSİ DÜNYANIN EN EĞLENCELİ İŞ ORTAMIDIR.
photo credits
Ewan McGregor, GQ UK by John Wright
Matt King, Client Magazine by Ian Cole
Sean O'Pry, Glow Magazine by Mitchell Nguyen McCormack
Kate Moos, book: Portarits by Rankin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder