Liste yapmak dünyanın en eğlenceli şeyi aslında. Pinterest'in mantığı da bir anlamda bu olduğundan en sevdiğim sosyal medya aracı sanırım. Öte yandan listelemenin şöyle bir derdi var. Yapacağınız listenin türünü seçtikten sonra aklınıza bir anda birkaç şey gelir. Mesela top 10 listesi. Size bir anda senenin en iyi 10 moda dergisi kapağını sayabilirim. Ama konu fikri yazıya dökmeye gelince o sayı 6'da kalıyor. "Haydi internetten biraz da araştırma yapayım" dediğim zaman bu sayı birden 15'e çıkıyor. Bu sefer de o listeye 5 isim daha eklemek zorundasınız. Ya da 5 tanesini çıkartmak. Hangi 5'i çıkacak. Peki sıralama yaparken hangisi #6'da yer alacak hangisi #7'de. Of hayat çok zor. #whiteboyproblems
Aralık ayının en güzel yanı bütün (moda) dergilerin(in) "Party Issue" yapmış olmaları. Bunu sevmemin tek bir nedeni varsa o da hangisi ak hangisi kara koyun diye anlaşılmasıdır. Genelde bir tema üzerine yoğunlaşmayan dergiler bile Aralık'ta bu yola başvuruyor. Ama bu sene bir 22 Aralık vak'ası varken dergilerin buna gönderme yapmaması biraz üzücü. Son ümidim Vogue Italia olurken (zira petrol sızıntısı sonrası Ağustos 2011'de Kristen McMenamy'li kapağı hatırlayın) o da son sayısında kapağa "sex" yazmadan "sex" diye bağırdı. Öte yandan bir de Jagger'lar. Kurtuluş yıl dönümlerinde hortlayan milliyetçilik sevdası, ya da Halloween'de patlayan yer altı "supremacy"sinin Aralık=Moda dergisi karşıtı ise Jagger ailesi. Georgia May Jagger şanslı Jagger kızı olarak muhakkak en az bir aralık sayısı kapağına çıkarken tüm ailesi muhakkak bir editöryale ya da yazıya ilham verir. Bana kalırsa ben bu şöleni başka bir dönem ve aileyle kutlarım; ama şimdilik bunu buraya yazmamanın faydası var.
Bir de Aralık hep güzeldir. 11 ayın kritiğini yapıp geçmişe dönersin. (Çünkü modern dünyada geçmişe bakmak günahtır. Göz hep gelecekte olmalıdır.) Mesela ben şimdi "top 20 songs of 2012" listesini yaparken taa Ocak'ta dinlediğim ama bir daha dinlemediğim şarkılara göz atacağımdan heyecanlıyım. Bir de belirli bir kişiyi, ya da olayı ya da dönemi hatırlamada bana en yardımcı olan şey şarkılardır. Bir de kokular. Neyse onun burada yeri yok şimdi. O halde ben yavaştan "iTunes most played" listeme döneyim.
Yine çenem düştüğünden çok yazdığımı fark ettim. Ancak Instagram'la beraber keşfettiğim bir özellik geçtiğimiz hafta sonu Contemporary Istanbul'u gezmemle pekişti. Kelimeler görsellerden daha fazla beni baştan çıkarıyor sanırım. Instagram'da paylaşılan her bir fotoğraf'ın "caption"unda yer alan betimlemeleri daha bir heyecanla okuyorum ya da "acaba sanatçı bu yaptığı işe ne ad vermiş?" diyerek buldum sıkça kendimi. Neyse bu uzun, derin bir mesele. Belki yazarım onun hakkında. Ama yazarım yazmak güzel şey. Bir de sanat demişken muhakkak Telgraf Sanat'ı okuyun. Çok güzel dergi. He bir de sanat çok fazla ilham veriyor. İleride çıkaracağım (bri şekilde- inşallah) derginin ismini bile baktığım eserlerden buldum mesela.
Ha yazmak üzerine son bir şey. Dün Yenal Bilgici şöyle bir şey tweetledi: "blog yazmadaki güzellik sadece yazmanın kendisi değil, bir ara şunu da yazarım diye düşünmek." Gün geçtikçe çok daha fazla konuda yazmak istesem bu konuda ilham alsam da hatta blog'un taslaklar kısmı dolup taşsa da olmuyor. O yazılar bitmiyor. Hislerime en derinden tercüman olan başka bir tweetle daha karşılaşmamıştım sanırım.
PS: Kapakları Blender'la yaptım. Blender'dan daha önce de bahsetmiştim. Aralık kapağında onu kullanarak ay içerisinde yaptığım diğer blend'lere de yer veririm belki. Ama daha fazlasını da arıyorsanız instagram'a "aykun_" yazmanız yeterli.
Siz de bol bol liste yapın. Çünkü hiç sıkılmadan okuyacağım tek şey onlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder