Bu sene üçüncüsü gerçekleşen (Istancool) IstFestival hakkında aslında söylenmesi gereken çok şey var. Aşağıda yazdıklarımın da gerçeklik payı olmayabilir, ama olayın dışarıdan nasıl göründüğüne değinmek istiyorum.
Olayın Başlangıç Safhası:
- Pablo Ganguli & Liberatum'un düzenlediği ''Istancool'' projesi aslında neredeyse son dakikada iptal oldu. Daha önce William Orbit, Kim Cattrall ve Susan Sarandon'un geleceği söylense de yeni projede hiç biri de yer almadı.
- Dışarıdan görünen aslında tam da şu oldu. Liberatum organizasyonu iptal etti, Istanbul 74 ise fikrin üstüne kondu. Istanbul 74 festivalin ismini IstFestival olarak koysa da Istancool'u kullanmaktan da çekinmedi. Halbuki, Liberatum 'Istancool'un bu sene yapılmayacağını ancak 2013te devam edeceğini ve bunun için de ortak aradıklarını duyurmuştu.
Festival Programı:
- Istanbul 74'ün çağırdığı isimler kendi alanlarında AList ya da Türkiye çapında ünlü olmalarına rağmen çok fazla ses getirecek isimler olmadığından Vakko Moda Merkezi geçtiğimiz seneye göre daha boş ve rahattı. Ki bu festivalin en iyi tarafıydı.
- Cannes'dan Istanbul'a taze gelen yönetmen Andrew Dominik oturumunda fazla sinemacıların olmadığı gibi Mario Sorrenti'de de moda basınından çok ilgi yoktu. Geçtiğimiz sene salonun yarısını basın oluştururken onların bu sene orada olmaması da şaşırtıcıydı. Belli ki bazı ilişkiler iyi yürümemiş. Yine de günün en kalabalık oturumu Mario ile gerçekleşti.
- Günün en beklediğim anlarından biri Jefferson Hack'e aitti. Kendisi konuşmacı değil de moderatör olsa bile hatta bağlı bulunduğu dergi grupları üzerinden sektör hakkında iki çift laf etmese de (ki orda bulunma amacı bu değildi, ama pek tabii de olabilirdi) Pınar Yolaçan'la beraber olmaları gerçek anlamda festivalin en cool yanıydı. Üstelik Yolaçan'ın işleri ve hayal gücüyle tanışmak ve birbirlerinden haberdar olmadan Hack'in de Yolaçan'la benzer şeyleri yıllar öncesinden düşünmesini öğrenmek de bazen hayal gücümün ne kadar sınırlı olduğunu yüzüme çarptı. Hack ve Yolaçan sonrasında gerçekleşen bir diğer sanat konuşması ise festivalin en sıkıcı anları olmakla beraber katılımcıların büyük çoğunluğu ya bahçedeki çimende cool piknik havası yaratmakla ya da barın etrafında hayran hayran Roitfeld'i seyretmekle meşguldü. Elbette bana barda Roitfeld ile takılmak daha cazip geldi. Tabi konuşmanın yarısında sıkıntıdan patlayıp salonu terk etmemden hemen sonra oldu bu.
Pelin Batu ise tüm panellerin sunucusuydu.
- Diğer moderatörlerin aksine Meltem Cumbul fazlaca cooldu. ''Nasıl olsa orda konuşucak bir şeyler bulurum'' mantığıyla pek hazırlanmadan gelmiş olması (pardon kendisi Zoe Cassavetes hakkında google search yapmış) ona kullanacağı her kelimeden önce 5 dakika düşünme payı verme gereğinde bırakmıştı. Sahi konuşma sonunda salonda kaç kişi kalmıştı?
- Festival sponsorlarından ya da işbirlikçilerinden biri de yılda bir kez yayınlanan ve bir tema üzerine hazırlanan Visionaire dergisiydi. Roitfeld'in aynı gruptan dergi çıkartacak olması, Mario Sorrenti ve Derek Blasberg'in aynı yayın grubu için çalışmış olması da aslında bende tamamıyla şu fikri uyandırdı. Istanbul 74'ün insiderlarından biri V groupla iletişime geçti ve onları kafaya alıp Roitfeld imza gununu ve bir oturumu kapattı.
- Riccardo Tisci'nin uçağı kaçırdığı söylense de yalan olduğu apaçık belli. Cuma gecesi yayılmaya başlayan dedikodu Karl Lagerfeld ve Clemence Poesy'den sonra Tisci'nin de programı iptal ettiği yönündeydi. Öte yandan Roitfeld'i sırf imza günü için Istanbul'a çağırtmak da pek akıllıca değildi, kabul edelim.
- Tüm bu konuk iptalleri kapsamında Liberatum'un parmağının olduğunu düşünmek de fazlaca şeytani mi olur orasını da kestiremedim açıkçası.
Festival'in Yönetimi:
- Festival konusunda en büyük şikayet ve sorumsuzluk da buydu. Sürekli kişilerin değişmesi, iptallerin olması ve Istanbul 74'ün bir açıklama yapmadan sadece 'biz kendimizle gurur duyuyoruz' demiş olması da oldukça komikti ayrıca.
- İşin içinde olmasam da en azından kendimi 'iyi bir sosyal medya kullanıcısı' olarak tagliyebilirim sanırım. Sevgili 74, facebook grubunda gelen övgüleri 'like'lamak kadar gelen sorulara cevap vermek de işinizin bir parçası olması lazım. Tabii ya da baştan alınan bir kararla övgülere teşekkür etme ve 'like'lama işini de pas geçebilirdiniz, ki bu durumda ortada sorun kalmazdı.
- Öte yandan sitenizde yapmış olduğunuz sanatçı tanıtımlarında kullandığınız kötü Türkçe de size hiç yakışmayan bir hareket.
Aslında tüm bu olumsuzluklara odaklanırken katılımcıların neler söylediğini es geçtiğimin farkındayım. Bu konuda GQ'de yazılan yazı belki siz orada olmayanları tatmin edebilir. Elbette günün en güzel yanı Carine Roitfeld ile tanışmak ve eski bir Vogue Paris'imi kendisine imzalatmak oldu. İnanılmaz tatlı bir aksanı olduğunu ve fotoğrafların aksine çok da genç göründüğünü belirtmeliyim. Alçak gönüllü olması da extra bir artı puan sanırım.
ps. baştaki ve sondaki fotoğraflar bana ait, Pelin Bau ise Istanbul 74'ün Facebook grubundan.
Merhaba! Gitmeyi çok istediğim ancak kaçırdığım bir aktiviteydi, sizden okumak güzel oldu. Riccardo'nun "gelememesine" üzüldüğümü söyleyemeyeceğim açıkçası, yoksa çok daha fazlasını kaçırmış olacaktım, hıhı.
YanıtlaSilCarine ve Sorrenti nasıldı çok merak ediyorum, neler söylediler?
Güzel yazı için teşekkürler.
Öykü
Bir de Vogue'un bir sonraki kapağında models.com listesinden bir modelin yer alacağını nasıl öğreniyorsunuz acaba? :D
YanıtlaSilCarine pek bir şey söylemedi, o sadece imza dağıttı. Sorrenti ise genel olarak yaptığı çekimlerden bahsetti.
YanıtlaSilVogue'a gelecek olursak, editörleri yazmıştı twitter'da :)