31 Aralık 2010 Cuma

HAPPY NEW YEAR !!!

Sizinki nasıl geçti bilemem ama her anlamda muhteşem bir yıl geçirdiğim ortada !

2011in de böyle geçmesini dilemek ve bunu gerçekleştirebilmek sanırım yeni yıldan tek dileğim !

Bu sene büyüdüğümü fark ettim ! Maddi değeri yüksek şeyler yerine sadece sağlık diliyorum !


Sadece eğlenmek istiyorum ve hayatın tadını çıkartmayı.

İşte bu kadar ! He bir de staj dilemiştim ! Bakalım ! :) Aşk yazmıyorum bile :P

Hepinize mutlu yıllar !

Unutmayın yarın ApolloBoy'un yeni sayısı çıkıyo :))

30 Aralık 2010 Perşembe

MUSIC IN DECEMBER

Sonbaharın gelmesiyle coşan şarkıcılar aralık ve ocak geldi mi kabuklarına çekilirler ! pek de kayda değer albüm yayınlanmazken bizlere de ay boyunca geride bıraktığımız yılın en iyi albümlerini dinlemek düşüyor. Böylece tüm sene gözden geçti ! 2010 senesi müzik adına benim için oldukça verimli oldu. Konserler / festivaller derken bir de bir çok yeni grup / şarkıcıyla tanıştım. Müzikal anlamda zevkimin ilerlemesi bir yana, sağlam isimlerle kulaklarım da bayram etti.

Ancak ilk başta bu ay song of the week seçilen şarkılara bir göz atmak lazım.
Katy Pery // Firework bu ay 2 hafta boyunca song of the week olmuş. The Black Eyed Peas ise bir hafta. Hurts şarkısı ise 24 Aralıkta Christmas Nr #1 olarak seçildi. Ve şaşırdım Lady Gaga ft. Beyonce // Telephone 'u tam 5 hafta boyunca sizlere ''song of the week''te sunmuşum.

Sene boyunca en fazla #1 ise Shakira'dan gelmiş. Toplamda 7 hafta. 4 Hafta boyunca ''Loca'' ile. 2 hafta boyunca ''Waka Waka'' ve 1 hafta ''Gypsy''. Shakira'yı takiben ise 6 hafta Rihanna. 5er hafta ile Lady GaGa dolayısyla Beyonce ve Katy Perry. (Katy Perry'nin Grammy adaylıklarını eleştirmiştim, ama gelin görün ki ben de fazlaca dinlemişim. Neyse bu konuya gelecek ay değinicez zaten.)

Sırada;

My iTunes Most Played Songs Top 5 // 2010 (şarkılarım defalarca silindi ama ancak bu kadar toplayabildim)
  1. 110 Times played: Nina Zilli // 50 Mila (Mine Vaganti OST)
  2.   90 Times played: Shakira ft. FreshlyGround // Waka Waka (Esto es Africa) (WorldCup Anthem)
  3.   61 Times played: Leighton Meester ft. Robin Thicke // Somebody To Love 
  4.   55 Times played: Celine Dion + Usher + Carrie Underwood + Jennifer Hudson // Earth Song (Tribute MJ) 
  5.   52 Times played: Kylie Minouge // All The Lovers
  6.   52 Times played: Lady GaGa ft. Beyonce // Telephone
My iTunes Most Played Albums Top 5 // 2010
  1. Shakira // Sale el Sol
  2. Hurts // Happiness
  3. Scissor Sisters // Night Work
  4. Kylie Minogue // Aphrodite
  5. Vampire Weekend // Contra
Uzun lafın kısası bu listeleri hazırlamak için yeniden iTunes'umu altüst edip bu şarkıları dinledim ay boyunca.

Aynı zamanda sene boyunca gözden kaçmış albümleri de dinleme fırsatı buldum. Bunlardan en önemlilerinden biri de These New Puritans ve albümleri ''Hidden'' dı. Bu da albümden yayınladıkları o muhteşem şarkı.

These New Puritans "We Want War" from Sam Brown DOP on Vimeo.

Yıl boyunca 38 albüm tanıtmışım. Onlara yeniden göz atmak isterseniz diye. Tık Tık.
Sene boyunca seçtiğim diğer song of the weekler, neler diyorsanız. Tık tık.
Geride bıraktığımız yılı bir de Atlas Bebek değerlendirdi. Tık Tık.
Her alandan seçtiğim yılın en iyiler. Tık tık.
Konuşurken 2010 yılını değerlendirdiğimiz bir diğer röportaj da Indie Istanbul'dan. Tık tık.

Ocak ayı boyunca yayınlanması planlanan albümler ise...
  • evet pek albüm yok, yani o isimler de çok büyük isimler değil :) ancak henüz belirlenmemiş ve ani bir kararla yayınlanacak albümler varsa orasını bilemem. Bence hızlı tüketimi bir kenara bırakıp elimizin altındakileri değerlendirmeye devam edebilir.
2011de de müzik sizinle olsun !

29 Aralık 2010 Çarşamba

LOVE & OTHER DRUGS

Hınzır ve yakışıklı Jake Gyllenhaal ve kız kardeşim kadar sevdiğim Anne Hathaway ''Love & Other Drugs'' için bir kez daha bir aradalar (bknz BrokeBack Mountain ilk örnek için). Oyunculuklarını konuşturmuşlar desem yalan olur. Seksapelliklerini ve vücutlarını cömertçe sergileyip bedenlerini konuşturmuşlar desem yeridir sanırım.

Bildiğimiz romantik komedilerden biraz değişik bu sefer. İşin aşk kısmı yani. İnanılmaz romantik, ya da benim modumdan öyle, biraz da dramatik. Ama işin komedi kısmı da oldukça garip :) Filmin adı ''Sex & Other Drugs'' konulabilirdi. Yani hani ''Sex and The City'' için ''less sex'' dediler ya, işte bu da bildiğimiz türevlerinden biraz daha fazla ''sex'' içeriyo. Yani filme gidiş nedeniniz Jake Gyllenhaal ve Anne Hatahaway'i çırılçıplak görmekse buna alınmam bozulmam.

Aslında filmin ''sex sells'' üzerine dayandığını hepimiz biliyoruz. Daha vizyona girmeden bile çeşitli forumlarda oyuncuların -ki kimi photoshoplu (yani bunu filmi izlerken anlıyosunuz yoksa herhangi birini çıplak gördüğümden değil :P) çırılçıplak hallerini görmemizle beraber yine yarı çıplak şekilde ''Entertainment Weekly''ye poz vermeleri falan. Ha bu arada diğer filmlerin hepsini izlemeden karar veremem belki ama sanırım Golden Globe'lar için pek de şanslı adaylardan sayılmazlar.

Filmin en komik yanı Jake Gyllenhaal'un seks manyağı evlere şenlik kardeşi Josh Gad için yazılmış repliklerdi sanki. Unutmadan bir romantik komediyi romantik komedi yapan o filmin New York'ta çekilmesi gerektiği anlamına gelmiyormuş. Ve son olarak film müzik konusunda oldukça zayıf kalmıştı.

Uzun lafın kısası, bizler eğlenmeyi ve çıplaklığı seviyoruz. Netice itibariyle filme koşarak gidebilirsiniz. Kaybedeceğiniz bir şey yok yani. 


Randevu Istanbul'a bir kez daha teşekkürler. Netice itibariyle filmi herkesten önce festival sayesinde izledik.

28 Aralık 2010 Salı

LONDON BOULEVARD

Biraz saçma biraz karmaşık, başlarda pek de yakalayamadığım ve de anlamsız gelen bir senaryo. 
Cassandra's Dream ardından izlediğim ve özlediğimi fark ettiğim Hollywood'un en serseri ve yakışıklı aktörlerinden Colin Farrel
Keira Knightley de bu muymuş dediğim ve çizdiği karaktere hayran kaldığım.
David Thewlis ise tıpkı Lady GaGa'nın dediği gibi ''James Dean glossy eyes'' elbette biraz da Johnny Depp havası. Ama kesinlikle cool.
Muhteşem ve süper sexy ayrıca şık - centilmen- arabaları.
Colin Farrel için yapılmış güzel styling.
İnanılmaz ötesi müzikler.
Ve komedisiyle öldüren senaryosu. 
Vaktiniz varsa izleyin.  

RandevuIstanbul'un güzel seçimi için teşekkürler.

27 Aralık 2010 Pazartesi

KELE // THE BOXER (TO THE DANCEFLOOOR)

2010 senesinde sadece The Killers'ın solisti solo salerde yüzmeye başlamadı. İngiliz dörtlü Bloc Party'nin ''lead vocal'i Kele de yolda tek başına şansını demek isteyenler arasındaydı. Ve ilk albümü ''The Boxer''ı Haziran ortalarında yayınladı. Ağustos başından beri yazmayı planladığım bu post ise sene bitmeden sonunda yayınlanıcak :) Sonuna kadar elektro ve dance ile giden albüm içinde bir de alternative soundlar duymak albümü bence oldukça kaliteleştiriyor.

Internette tam bir şey aradımsa da bulamadım ama açılış parçası ''Walk Tall'' sanki Timbaland yapımı, veyahutta şarkı da onun vokalleri de var. Eğer öyle değilse feci Timbaland kokusu var çünkü. Hemen ardından gelen ''On The Lam'' ise yine benim sürekli kullandığım tabire uyan bir dans şarkısı. ''Küçük çocuklar için yapılan ve düğmesine bastığınızda çığırtan bebeklerden çıkan şarkılar gibi''. ''Tenderoni'' ise albümden yayınlanmış başka bir single olup sizlere 80lerin synth-pop'unu sunuyo... Aynı zamanda albümün en enerjik şarkısı da denilebilir, ''ohh yeah kick my ass and let's rock the dancefloor!''.

''The Other Side'' dinlerken ise electro'ya biraz ara. Gitar ve adını bilmediğim bazı egzantrik müzik aletleri kullanmış olsa gerek. (Biraz Vampire Weekend // Horchata falan havası var desem enstürmanların ne olduğunu anlamış olabilirsiniz.) ''Everything You Wanted'' albümden çıkmış ikinci single ki kanımca, albümü de en fazla tanıtan/ anlatan şarkı ve elbette albümdeki en sağlam şarkılardan. Bir de güzel düet var ki adı: ''The New Rules'' Ancak biraz daha karanlık vokal ve sound aynı zamanda daha slow. Yorucu gün ardından fazlasıyla uyku getirici olabilir. Evet evet ''sleepy mood'' playlistine alınabilir hatta hemen. Bir önceki şarkı kadar olmasa da ''Unholy Thoughts'' da yine daha slow ancak daha elektronik. Sanırım albümün ikinci yarısı ilk yarısının aksine daha yavaş ilerleyen cinsten. Kapanışa doğru gelen ''Rise'' ise albümün en vasat şarkısı sanırım. Şarkı sonlara doğru ritmini ve elektro soundunu arttırsa da bence fazlaca sıkıcı. ''All The Things I Could Never Say'' ise bir taraftan  acıklı takılırken alttan alta gelen dance beatler şarkıyı benim favorilerimden biri haline getiriyor. Şarkının sözleri de sound gibi biraz sitemkar! Kapanışta gelen ''Yeterday's Gone'' gittikçe slowlaşan albüme biraz daha taze ruh getiriyor, ama açılıştaki o yüksek tempolu ''Walk Tall''dan eser yok.

Uzun lafın kısası Block Party'nin rock havasından sıyrılıp biraz daha dans ve elektro takılan bir albüm olmuş. Arada bir kaç şarkıyı saymazsak solo bir ilk albüm için bence gideri var ! 5 / 3.75. 

25 Aralık 2010 Cumartesi

PARTIES ARE FASHIONABLE WITH MUSIC AND CLOTHES || KAPAK KONUSU

Aralık ayında moda dergilerinden tutun da -edebiyat hariç- müzik dergilerine kadar tema discoydu. Yılın en havalı ayı aralık olunca editörler bir bir disco'ya/ party'e giderken en cool görünüme bürünebilmemiz için bizlere öğütler verdiler. Bu sefer de James Mayer'e kulak vermenin vakti.

Her zaman için bir t-shirt, deri ceket ve jean ile oldukça cool görünebilirsiniz. Seçtiğim görseller tezimi desteklemese de söylediğim materyalleri alabilirsiniz :)) H&Mde gördüm deri ceketi mükemmel. Olmadı Bershka'ya da göz atabilirsiniz :) Benim seçtiğim görseller ise Zara'dan. Tshirt Bershka. Dediğim gibi görsellerime aldanmayın ! Renagrenk spor ayakkabılar (Nike, Adidas, Bershka'ya göz atın). Deri ceketiniz ise daha spor olabilir. Jean'e gelince koyu renk de fena olmaz.

Ayakkabılar için daha önceden hazırlamış olduğum ''boots and boys'' postuna göz atabilirsiniz. Aynı zamanda Nice Boy'da bizim için yılın en iyi ayakkabılarını seçmişti. Olur da o gece hava biraz soğuk olur diye ''scarves'' postuma göz atmada yarar var. Hatta deri ceketlerin de içinde olduğu bir postum da var bu arada :)

Ancak bir de partylerle özdeşleşmiş ayakkabılar var ki onları göz ardı edemezdim.


En şık hanımların da şu ayakkabıdan giydiğini düşünsenize :)
Postun kapanışında biraz da müzik. Atlas bebek röportajında kendisi bizler için bir kaç tavsiyede bulunmuştu. Ev partysinde hangi müzikler çalınsın diye ! İşte tık tık. Bir de benden bir kaç öneri. içinde Sophie Ellis ile ortak çalışmasının yanı sıra çeşitli sanatçıların şarkılarına yaptığı remixler de bulunan ''Mirage'' albümü ile Armin van Buuren. En sıkı dans şarkılarında seçiceğiniz kendi greatest hits'inizle en iyisinden bir Sophie Ellis. Daha önceden de belirttiğim gibi ''Night Work'' ile Scissor Sister. özellikle karma albüm düşünenler için ''Sex and Violence'' bence muhakkak içine katılsın. Goldfrapp ve ''Head First''ten de birkaç şarkı seçebilirsiniz. İçinde ''Scream'', ''Brave'' ve ''Emancipate''in olduğu muhteşem albüm ''Fleshtone'' ile Kelis'e de bir şans verin. Tabi bunlar bildiğin dans şarkılarından oluşmuş seçenekler. Alternatif partylerde bence -özellikle bir ev patysinde- indie / alternative müzikler ise çok daha hoş olur ! Onun için de albümler etiketli yazılarıma bir göz atmanızda fayda olabilir :))

Gelelim bu ayki kapak yıldızına ! Bu ay da iki farklı kapak hazırlamıştım sizler için. Bunları yeniden görmek için tık tık. Fotoğraflar Damen Baker tarafından çekilmiş. Model ise Clara Paget. Fotoğraflar ise Sheer Magazine için çekilmiş. Sheer Magazine 2010 yılında online olarak yayın hayatına başlamış ve 2011de ''in print'' olarak devam etmek istiyor bakalım ! Buzlar ve plastikler ! Modada yeni arayışlar.

MUTLU YILLAR !!
İYİ EĞLENCELER !!!

UNUTMAYIN ŞIK KIYAFETLER YA DA KALİTELİ MÜZİKLER ...ASLINDA BUNLAR HEPSİ İKİNİCİ PLANDA. BUNLAR OLMADAN DA YANINIZDA SEVDİKLERİNİZ OLDUKTAN SONRA İNANILMAZ EĞLENCELİ BİR GECE GEÇİREBİLİRSİNİZ !

EN ŞIK DERİ CEKETİ SEÇMEK YERİNE, EN İYİ ARKADAŞLARINIZA 31 ARALIKTA GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN ÖNERİLERDE BULUNUN !!

24 Aralık 2010 Cuma

JOYEUX NOEL BLOGGERS !

Bugun Christmas Eve ! :) Sizler kutluyo musunuz bilmiyorum, ama kutlamayıp da o ruhu tatmanız için bir kaç öneride bulunmak için yeniden burdayım !

İlk önerim bir kitap. Post-modern edebiyatın babalarından Paul Asuter'ın oldukça minik ve tatlı kitabı bir Noel hikayesi. 1990 yılında yayınlanmış ''Auggie Wren's Christmas Story'' ülkemizde Can Yayınları tarafından minik ve sevimli ambalajında bizlere sunuluyor. İş çıkışı belki isterseniz Starbucks'a uğramadan bu kitaba bir göz atın. Kahvenize eşlik etsin. Sanırım hemen hemen her Xmas'ta sıkılmadan okuduğum o güzel öykülerden. Konusu ise NY Times için noel hikayesi yazması istenen yazarın hikayeyi üretene / bulana kadarki zamanda başından geçenler.

Bir diğer Noel Hikayesi ise İngiliz Edebiyatının babası Charles Dickens'dan. Daha önce filme de uyarlanan Scrooge karakterini kim bilmez ki. ''A Christmas Carol'' tam da Noel/ Santa ruhu üzerine kurulmuş. Bu eğlenceli novella bence kaçmaz. ''Yok ben noelle ilgilenmiyorum'' diyosanız hikayenin altında bir de gothic / korku öğeleri yatıyor. İğnelemeler ve sosyal temalar da cabası.

Sturbucks'ın Christmas Blend'ini içtiniz kısa öykülerinizi okudunuz. Şimdi bir de film izleme zamanı. Onlarca kez izlesem de sıkılmaycağım 4 filmi seçtim. Bunlardan ilk ikisi gülmekten altınıza yapacağınız Home Alone'un 1. ve 2. filmi.

Son yıllarda bir New year / Christmas geleneği haline gelmiş ve Kate Winslet ile Jude Law ve Cameron Diaz'ı birleştiren ''The Holiday'' ile ''Miracle on 34th Street'' . Noel Baba'dan yeni bir oyun konsolu ya da Burberry trench mi istemiştiniz. Ve gerçekleşti. O halde bir de bu küçük ve dünya tatlısı kızın hayaline bakın. Filmin iki farklı yapımı var. Benim seçimim 1994 yapımı. Dünyanın en tatlı noel babasını da bu filmde görebilirsiniz ayrıca :))

merry christmas
feliz navidad
joyeux noel

bisou bisou

22 Aralık 2010 Çarşamba

SAKIS ROUVAS RETURNS


2004 yılında ülkemde yapılan Eurovison finali sayesinde tanıştığımız komşu ülkeden abimiz Sakis Rouvas'ı hepimiz beyazlar içerisindeki performansından hatırlıyoruz. Üçüncülükle yetinen Sakis daha sonra 2009 yılında yeniden katıldığı yarışmadan bir kez daha eli boş dönmüştü. Girişten aldanmayın 2011 yarışmasında yine Sakis yok ancak yeni albümünü yayınladı.  Eh 2008ten beri yeni bir albüm çıkartmadığına göre elbette Sakis'i özleyeniniz vardır ? İşte ''Parafora''

Tamamı Yunanca olan albüm bu müzik türünü sevenlere iyi gelebilir. Aman dikkat Yunanca dedimse rakı balık- kavun peynir sofralı masalar için meze olabilecek albüm değil. Daha fazla euro-pop'tan dance ve house'tan hoşlanabilecek kesim için biçilmiş kaftan ! Albümde sırf dans yok ama 4. şarkıda bir de rock styla Sakis bulunmakta. Hafiften asi hani ! 8. şarkıda ise babamız damardan girmiş. (Bu arada isim veremiyorum zira şarkıların elimde olan versiyonunda isimler hep Grek Alfabesiyle yazılmış.)Daha sonra da yine damar olmasa da bir kaç slowla karşılaşıyoruz.

Albüm son zamanlarda favori olan bir temayı da içinde barındırıyor (Bunu Shakira da yaptı). Müzik piyasasındaki 20. yılını kutlayan Rouvas verdiği bir röportajda albümün tüm kariyerini özetlediğini dile getirmiş. Demek artık şarkıcılar greatest hitsle işten sıyrılmak yerine bu yola da baş vurmaya başlıyorlar. Bu arada kendisi aynı zamanda 2010 MTV EMA'lerde Best Grek Act dalının da temsilcisiydi.

Süper albüm demiyorum, pek kaliteli de değil, ancak sıkıldığınızda ara sıra dinlemek için bire bir. Birkaç ay sonra yenisi geldiğinde unutursunuz nasıl olsa :)

Albüm Modu: Gece dansa gitmeden önce hazırlanırken havaya girmek için bir doz almak isteyenler için pozitif sonuçlar verebilir.

21 Aralık 2010 Salı

ALTERNATIVE CHRISTMAS SONGS

Yıllardır bıkmadan dinlediğimiz Wham // ''Last Christmas'' ve Mariah Carey // ''All I Want Your Christmas Is You'' gibi şarkıları yılın belirli zamanlarında sandıktan dışarıya çıkarttığımız için hala sıkılmadık. Ancak bu bünye bir de onların onlarca kez coverlanmış yeni versiyonlarıyla da karşılaşmaya başlayınca ister istemez bazı yeni soluk arayışlarına giriyor. İşte o yeni soluklar da artık sadece pop şarkıcıların değil alternative müzik yapan isimlerin de Christmas için özel şarkılar yapmasıyla devreye girmiş oluyor.

Hayatımıza bu sene giren Ingiliz duo Hurts buna en güzel örnek. ''Wonderful Life'' ve ''Silver Lining'' ile baş köşeye kurulan ikiliden şimdi de ''All I Want From Christmas Is New Years Day''. Albümünlerinden aşina olduğunuz bir soundla yapılmış bu şarkı da. Kulak vermekten zarar gelmez.

Las Vegaslı dörtlü The Killers ise her ne kadar şu anda Brandon Flowers'ın solo sularda yüzmesi nedeniyle geri planda kalsa da geçen senelerden kaydetmiş oldukları ''Don't Shoot Me Santa'' ile playliste sokulabilir. Belki de en eğlenceli XMas şarkısı bile denilebilir.

Bir de ''Baby Please Come Home'' vardır. Bunu son son Leighton Meester bile seslendirmiştir. Peki siz Death Cab For Cuties'den bu şarkıyı seslendirmelerini umar mıydınız ? Coverlardan sıkıldığımı söylemiştim ama bir Wham coverı da Jimmy Eat World'den ! Tek isteğimiz bir az değişiklik değil mi zaten :) Sanırım alternatif isimler pop şarkılarını yorumlayınca pek de taklit sayılmıyo :P ehehe

Biraz eski olsa da şaşırabileceğiniz bir diğer çalışma da Weezer'dan ''The Christmas Song''.

20 Aralık 2010 Pazartesi

ATLAS BEBEK İLE 2010 || RÖPORTAJ


İşte bu ayın bir diğer sürprizi; sizin de beklediğinizi bildiğim Atlas Bebek Röportajı ! Milliyet Sanat, XOXO gibi alanında yön veren önemli dergilerde yazmış olduğu gibi bir de sanal aleminin kaliteli dergilerinden Reset! Magazine'de yazıyor. Ancak hepsinin ötesinde kendi blogu var ! Atlas Bebek ! Ki sanıyorum ki blog aleminin en kaliteli müzik yazıları, albüm eleştirileri onda ! O halde röportaja geçebiliriz sanırım :)

Atlas Bebeğin kendi dergisi :) için seçmiş olduğu kapakta ise son olarak ''Bleu Noir'' albümünü yayınlayan gerçek bir Avrupa Süperstarı Mylene Farmer var.
2010 yılı için Türkiye canlı performanslara doydu diyebilir miyiz ? Rihanna'dan tutun Faithless, Seal'e, Grace Jones, Buika, Imogen Heap, Mika ve Sophie Ellis, U2 .... ? Bu anlamda güzel bir yıl mıydı ? Yoksa daha parlak seneler oldu mu ? Senin aklında kalan en iyi performanslar hangsiydi ?
2010 konserler anlamında dediğin gibi dolu bir yıldı. Son yıllarda İstanbul'u ziyaret eden sanatçı sayısının ivme kazanması da gerçekten heyecan verici. Buika gibi "world music" kategorisine sokulabilecek sanatçıların düzenli ziyaretlerine alışkınız; fakat daha geniş kitlelere hitap eden, mainstream isimleri bir arada görebilmek büyük bir şans. 

Tüm tartışmalara rağmen yılın en heyecan verici konserlerinden birini U2'nun verdiğini düşünüyorum. Daha önceki senelerde bu kadar yoğun olmasa da, seyrek, ama heyecan verici bir konser trafiği vardı. Madonna'ların, Michael Jackson'ların, ya da Tina Turner'ların stadyum konserlerine yetişememiş bir jenerasyona ait olmanın burukluğunu yaşıyorum. Fakat U2 verdiği konserle bu kompleksimi biraz yendiğim söylenebilir. 


62 yaşındaki Grace Jones'un sergilediği harikulade gösteriyi izlemekse yılın en büyük sürprizlerinden biriydi. Yine de, beni en çok heyecanlandıran, ve hayal kırıklığına uğratmayan grubun Massive Attack olduğunu eklemem gerek. Rihanna'yı izlemedim; fakat gözden düştükten sonra izlemeye alıştığımız süperstarları tam kıvamındayken İstanbul sahnesinde görmek güzel.

Müzik şöleni 2011 yılında kimlerle devam etsin peki ? Charlotte Gainsbourg, The Hurts, Sade, MGMT gelsinler mi mesela ? Belki böylece Miller Freshtival ve Efes One Love için de bir kaç öneri olmuş olabilir.
Gelmesini istediğim isimler o kadar çok ki! İlk aklıma gelenler, Kings Of Leon, Animal Collective, ve senin de saydığın MGMT...Dünya müziğine yön veren, ve mainstream rock kültürünü yeniden tanımlayan isimler olduğunu düşünüyorum. 10 yıl aradan sonra Sade'nin yeni bir albümle döndüğünü görmekte muhteşem, Caz Festivali için daha yerinde bir seçim olamaz! 


Freshtival ve One Love içinse, bu yıl dilediğim isimlerin başında Scissor Sisters ve M.I.A. geliyor. Yeni bir albüm yayınladığı takdirde Santogold'u da dinlemek muhteşem olurdu. Zira bu yıl, One Love'ın headliner'larından The Ting Tings'in başarısız bir seçim olduğunu düşünüyorum. Seçilen grubun, headliner'lığın hakkını vermesi gerek.

Türk Müziği de sanırım oldukça parlak bir yıl geçirdi değil mi ? Ramadan, Mercan ve ilk kez bu sene karşımıza çıkan diğer gruplar ?
Biraz klişe, ve hatta elitist gelecek kulağa belki ama, Türk müziğini pek takip etmiyorum. Ramadan'ı çok seviyorum, ve düzenli olarak konser verdiğini, hak ettiği değerin verilmesini görmek çok güzel. Mercan da başarılı; ve bu yıl çıkaracağı albümle çok daha büyük ses getireceğine inanıyorum. Alper Narman'ın, Mercan'ın cazibeli imajıyla harmanladığı şarkılar, başarılı bir popçunun kariyerine sağlam temeller üzerine oturmasını sağlıyor. 


Indie/elektronik sahnesinden bahsedersek, Bon Mod, Ricochet ve 123 çalışmaları yılın en büyük sürprizlerindendi. Gerçek anlamda yenilik getiren, kendi dinleyici kitlesine hakim,  indie gruplarıyla tanışmak heyecan verici. Zira, elektronik müzik altında yapılan bakkal şarkılarının kime hitap ettiği çok belli; yeni bir şey yok. "Automatic, supersonic" gibi şarkı sözleriyle yürümez bu gemi; apaçilere hitap etmek istemiyorsan tabii. 

Ya hayal kırıklıkları ? Mesela Usher ? Christina ? Ya da Kylie ? Kimilerince göklere çıkartıldı, kimilerince yerlerde süründürüldü, ya da gelip geçici yaz albümü dendi mesela ?
Usher beni artık heyecanlandırmıyor. Katy Perry de, Amerikan pop müziği dinleyicisi için biçilmiş kaftan; bir nevi Avril Lavigne'nin bir başka türevi. Christina Aguilera ise, yeni albümle direksiyonu biraz daha Lady GaGa'dan tarafa kırdı, seksiliğin dozu erotizme kaydı; ama sonucun başarılı olduğunu düşünüyorum. Hırslı bir kadın, mükemmel bir sesi var...Bunu da oldukça iyi değerlendiriyor. Cher'le beraber rol aldığı "Burlesque" filmi merakla bekliyorum.

Kylie'nin "Aphrodite"i ise, konsept olarak bir önceki albüme göre daha oturmuş bir albüm. Ama Kylie yine bildiğimiz Kylie... Vogue figürlerinden, popun kaygan zemininden kendini kurtarması gerektiğini düşünüyorum bir süreliğine. Kansere yakalanmadan önce planda bir jazz albümü yapmak vardı, hakikaten ne oldu o?

Geride bıraktığımız yılda aklına kazınan önemli bir müzik olayı var mı peki ? 
Dünyadan aklıma herhangi bir örnek gelmiyor; fakat Türkiye'den bir örnek vermem gerekirse One Love Festivali'nin "Hayati " uygulamasının gerçekten takdire şayan(!) olduğunu söyleyebilirim! O ne yahu? Festivalin ruhunda vardır, toprağa çamura bulanmak, içki için sıralarda beklemek...Hayati uygulaması da neyin nesi? Masör tutsaydınız bir de! Şaka bir yana, reklam için yapılmasını düşünmek istediğim bu uygulama oldukça ses getirdi, ve "hayata" geçmeden rafa kalktı. Neyse ki.

Babylon'un sessizlik politikasını da garip buluyorum, ama bir noktada anlıyorum da. Bu konuda çok katı olmadıkça uygulanmasında herhangi bir problem yok.

2010dan 11'e taşıyamayacağımız bir diğer şey ise Billboard Türkiye ? Sence ülkemizde böyle müzik dergilerinin kapanmasının nedeni ne ? Ya da illa müzik diyenlere önerebileceğin başka dergi ya da site var mı ? 
Atlas Bebek ve Apollo Boy! Şaka bir yana, dergilerin tek tek kapandığını görmek beni üzüyor. Roll raflara çıkmadan günler önce kitapçılara giderdim; gözlerim bu dergiyi arardı. Billboard Türkiye de, maalesef, düşük satış rakamlarının sebep olduğu kadere mahkum olan bir diğer dergi. 

Ters orantılı olarak online müzik dergilerinin ilgi görmesi de şaşırtıcı değil. İnternet sayesinde bilgiye ulaşmak bedava; ve insanlar da haklı olarak en ucuz yoldan diledikleri haberlere ulaşmak istiyorlar. Benim de içinde bulunduğum Reset! Magazine, bu işin kağıda dökmeden de yapılabileceğinin en somut kanıtı Türkiye'de. XOXO'da modayı ve müziği takip etmek isteyenler için biçilmiş kaftan; ve kağıdın can çekiştiği bugünlerde umut verici. Fakat bir yandan, online gelişmelerin sektöre darbe vurması da hayal kırıklığı yaratıyor. Keşke ikisi bir arada yürüyebilse.

Peki yayınlanan albümler hakkında ne düşünüyosun ? Yani bu konuda da kaliteli ve güzel müziğe doyduk mu ?
Doyduk, doyduk! Lafı uzatmadan direkt isim vereyim hatta; Gorillaz, The Black Keys, The National, Beach House, Caribou, Broken Bells, Janelle Monae, Arcade Fire ilk aklıma gelenler...Bunların dışında Türkiye'de hak ettiği ilgiyi görmeyen The Roots ve Erykah Badu albümlerinin de kusursuz olduğunu düşünüyorum. Yılın son bombası Kanye West'in albümü de yine aynı şekilde çok sağlam bir kayıt. Indie rock ve electronica'nın yükselişiyle hip-hop/soul bu aralar düşüşe geçti gibi buralarda. Fakat saydığım albümlere mutlaka kulak vermeli derim. Hatta Eminem'in son albümü "Recovery" de, şaşırtıcı derecede sıkı bir albüm.

Biraz sihirli güçlerini kullan bakalım :) Lady GaGa yeni albümüyle geliyor ? Eh Britney de yolda ? Savaş çıkar mı ?

Hehe, cat fight! Savaş çıkmaz bence, Lady GaGa aldı başını gidiyor çünkü. Britney, Christina ve GaGa isimlerin aynı sektörde, fakat ayrı kulvarlarda olduklarını düşünüyorum. 90'ların sonundaki gibi bir "Christina vs Britney" durumu söz konusu değil. Bu yüzden iyi albümler yayınladıkları sürece hepsi ilgi görecektir. Zira GaGa fanlarının on milyonları bulmasına karşın, GaGa'ya karşı diğer sanatçıların fan'ları da şiddetli bir savunma mekanizması geliştirmiş durumda! 

Ben asıl, Madonna'nın ne yapacağını düşünüyorum. İnsanlar, GaGa'nın Madonna'yı yerinden ettiğini söylüyorlar, fakat aralarındaki fark oldukça büyük. Yaş farkını geçtim, Madonna, kendi ağzından aktardığı hikayesine göre, cebinde 50 dolarla New York City'e gelen, 25 yaşına kadar boktan şarkılar kaydeden, vasat sesli, ortalama fizikli bir kadınken, kendini yeni baştan yaratıp bir ikona dönüştüren garip bir kadın; saygı duyuyorum. 

GaGa'yı da seviyor, eğlenceli buluyorum; fakat şunu da unutmamak gerek ki, kendisi New York University gibi oldukça pahalı bir üniversiteden terk, güzel dans eden, kendi bestelerini yapan ve iyi piyano çalan bir burjuva kızı. Bunu, onu eleştirmek için söylemiyorum kesinlikle, kimin cebinde kaç dolar olduğu umrumda değil. Fakat, iki entertainer arasındaki bu kıyaslamayı anladığımı da söyleyemem. 

Aşağıdakiler hakkında 2 kelimeyle düşüncelerin
  • Sophie Ellis Bextor albümü ? Artık çıksın.
  • Scissor Sisters albüm kapağı ? Über seksi.  
  • Nicki Minaj ? Hayal kırıklığı.
  • Justin Bieber? O ne? 
Yılbaşı gecesi evdeyiz ! Ve büyük bir patry planlıyorum ? Sence çalınması gereken en iyi albüm ne olabilir ? (2010 senesinden)
Haha, güzel soru! Bu partinin konseptine göre değişebilir tabii. Ben olsam, geceye Felix DaHousecat'in "Kittenz and Thee Glitz"in reprodüksiyonuyla başlardım. Bu yıl çıkan albümdeki remixler birbirinden leziz. Araya biraz Friendly Fires remixleri, biraz da Uffie, Roisin Murphy, Robyn, Chromeo, Ali Love ve We Have Band...After-party içinse en uygun seçim !!!'in son albümü bence.

Pek, son olarak gel senle ufak bir ödül töreni düzenleyelim :)

  • Yılın en iyi dans kaydı ve albümü ? LCD Soundsystem - The Happening
  • Yılın en iyi pop kaydı ve albümü ? Robyn - Body Talk
  • Yılın en iyi rock kaydı ve albümü ? The National - High Violet 
  • Yılın en iyi indie kaydı ve albümü ? These New Puritans - Hidden
  • En iyi yerli kayıt / albüm / şarkıcı ? Ramadan - Hazır mısın? 
  • Yılın şarkıcısı ? İstersen bunu 3 ayıralım erkek / kadın / grup ? Kanye West / Lady GaGa / Arcade Fire
  • Yılın en iyi konser mekanı ? Babylon

Önemli Not: Blog adresi normalde www.atlasbebek.com ancak şu anda Türkiye'den .com uzantılı bloglara girilemediğinden blogspot üzerinden ulaşımı var !

19 Aralık 2010 Pazar

BEST OF 2010 VOLUME 2

En Heycanlı An: Mika Konseri

En ilginç olay / kaçırdığım için üzüldüğüm en öenmli olay: Marina Abramovic @ MOMA

Yılın Keşfi: The Phenomenal HandClap Band

Yılın Kadın Şarkıcısı: Sophie Ellis Bextor

Yılın Erkek Şarkıcısı: Eminem

Yılın Grubu: Hurts

En Heycanlı Bekleyiş: Sex And The City 2nin vizyona girmesi

En İyi Kadın Oyuncu: Meryl Streep (Julie & Julia)

En İyi Erkek Oyuncu: Colin Firth (A Single Man)
En Sadık Blogger : ?

volume 3 belki gelir, ama abartmayalım :)

18 Aralık 2010 Cumartesi

ISTANBUL'DAN GERİYE NE KALDI Kİ ...

İstanbulModern bu sefer yine pek değişik bir tema uygulamış ve Istanbul'da her gün önlerinden geçtiğimiz ancak kimlere ait olduğunu bilmediğimiz o binaları bir araya toplamış. Bu biribirinden güzel mimarilerin ortak noktası ise hepsinin Ermeni Mimarlar tarafından yapılmış olması. Sergide bu sefer bir de bilgilendirmeler ve broşürler sadece Türkçe ve İngilizce değil Ermenice tercümesi de sizleri bekliyor olacak. Peki hangi yapılar Ermeni mimarlar tarafından yapıldı diye merak ediyorsanız içlerinden bazılar. İşte Batılılaşan Istanbul'un Ermeni Mimarları tarafından yapılmış mimari örenkler.
DolmaBahçe Sarayı
Beyazıt Kulesi

İstanbul’u olağanüstü yapan bir başka özelliği ise “insan yapımı”. Yani, mimarisi; şehre kimliğini veren binaları.
“Allah vergisi” ile “insan eli”nin “izdivacı’nın ürünü bir şaheser İstanbul.
Şimdi sıkı durun. İstanbul’u eşsiz kılan o “insan eli”nin yapımlarına ve üzerindeki imzalarabir göz atalım.
Haliç çevresinden başlayalım; Cibali Tütün Fabrikası binası (bugünkü Kadir HasÜniversitesi). Mimar Hovsep Aznavur. Aynı imzayı Sirkeci’deki tarihi Sansaryan Hanı’nın ve Fener’deki ünlü çelik döküm Bulgar Kilisesi’nin de üzerinde görüyoruz. Ve, bir deGalatasaray’ın bensersiz binası Mısır Apartmanı’nda.
Haliç’in karşı kıyısına hükmeden Kasımpaşa Deniz Hastanesi’nin mimarının adı AdamTahtacıyan. Tünel’deki Hidivyal Plas’ın mimarı da o. Tünel’e adını verdiren Metro Han’ınmimarı ise Mikayel Nurican.
Kadıköy’ün en tarihi mekanlarının başında gelen Süreyya Sineması’nı Keğam Kavafyan yapmış. Kadıköy Belediye Binası’nı ise Yetvart Terziyan. Fatih Belediye Binası’nı da.
Büyükada İskelesi’nin imzası Mihran Azaryan’a ait. Bugün Büyükdere’de Sadberk HanımMüzesi olan güzel binanın orijinal adı Azaryan Yalısı, mimarı ise Andon Kazazyan.

Süreyya Sineması / Operası
Kadıköy Belediye Binası
Akaretler

Gelelim “Osmanlı Saray mimarları” olan Balyan ailesine.
Garabed Amira Balyan imzasını taşıyan yapılar: Dolmabahçe Camii, II. MahmudTürbesi-Çemberlitaş, Harbiye Mektebi-Harbiye, Kuleli Süvari Kışları (bugün Kuleli AskeriLisesi)-Vaniköy, Dolmabahçe Sarayı!
Krikor Amira Balyan’ın yaptıkları: Nusretiye Camii-Tophane, Selimiye Kışlası-Üsküdar.
Gelelim Nigoğos Balyan’a: Küçüksu Kasrı, Dolmabahçe Sarayı’nın o muhteşem işlemeli Saltanat Kapısı ve o muazzam avizenin indiği Muayede Salonu. Ihlamur Kasrı.
Sırayı Sarkis Balyan alıyor: Beylerbeyi Sarayı, Akaretler, Maçka Karakolhanesi veSilahhanesi (bugün İTÜ İşletme Fakültesi ve İTÜ Yabancı Diller Okulu), Sadabad Camii-Kağıthane, Harbiye Nezareti (bugün İstanbul Üniversitesi Rektörlük binası), Çırağan Sarayı.
Unutmadan, en eski Balyan’lardan birinin, Senekerim Balyan’ın İstanbul’a attığı silinmez bir imza var: Beyazıt Kulesi!.

Çırağan Sarayı

İstanbul’daki Anadolu
Bu arada Balyan ailesinin kökeninin Kayseri’nin Derevenk’inden olduğunu da İstanbulModern’deki sergiyi gezerken öğrenip, düşüncelere daldım. Derevenk, Talas’ta bizim okulun hemen arkasında, sık sık gezintiye çıktığımız vadi idi.
İstanbul’un İstanbul olmasında Anadolu Ermenileri’nin –Sinan’dan Balyan’lara- tartışılmazkatkısının önünde saygı ile eğilmeliyiz ve 1915’in ülkemizi nasıl “çölleştirmiş” olduğununüzerinde hepimiz düşünmeliyiz.
Bütün katliamların, her türlü “soykırım”ın, her türlü zulüm ve “inkar”ın ve “yalan tarih”in ülkemiz için nasıl bir “yoksulluğa” yol açmış olduğunu hissetmeliyiz.

Gidin İstanbul’a “İstanbul’un Ermeni Mimarları” sergisini gezin. “Yalanda yaşama”nındışına çıktığınızı görürsünüz. “İç huzur”a erersiniz.
İstanbul’u artık daha farklı gözle seyreder, başka türlü yaşarsınız.
“İç barış”a doğru nasıl yol alabileceğimizi keşfetmeye başlarsınız... 


Elbette bunlarla sınırlı değil ... adalarda çeşitli binalar, kiliseler, okullar ve hatta camiler. Ihlamur Kasrı, Küçük Su Kasrı ise bir diğer yapılar. Çeşitli türbeler, Beyoğlu'ndaki Mısır Apartmanı ve Eski Tütün Fabrikası yani Kadir Has Üniversitesi de örnek verebileceğim diğer mimari örnekler.

Müze içerisinde yer alan bir diğer sergi ise Ani Çelik Arevyan'a ait olan ''Ayna, Çağdaş Sanatta Bir Anladım Dili'' adlı sergi.

Kutluğ Ataman'a ise daha sonra başka bir yazıda yer vericem.

ITALIK YAZILAR: HÜRRİYET'TEN ALINMIŞTIR: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/16496722.asp

16 Aralık 2010 Perşembe

THE APACHI PIECE

The Black Eyed Peas için bildim bileli en eğlenceli grup derdim. Son albümlerin, - The Beginning'i dinlememle beraber ise grubun fazlaca apaçi müziği etkisinde kaldığını fark ettim. Elektronik müzikle - apaçi müziği arasındaki sınır çizgisi de denebilir.

''The Time (Dity Bit)'' ile başlayan albüm bana kalırsa grubun bugüne kadar yapmış olduğu en vasat şarkılardan (en azından single olarak yayınlanan) ve de sanki ''THE END'' içinde yer edinemeyip yeni albüme sarkmış bir şarkı gibi duruyor. ''Light Up The Night'' gibi vasat ve ''Do It Like This'' gibi apaçi beatlerinin olduğu şarkılarla dolu olan albümde Fergie'nin değişik ve çocuksu vokalleriyle de karşılaşıyoruz bknz ''Love You Long Time'' ve ''Just Can't Get Enough''. Bu tanımı daha önce başka bir şey için yaptığımı da hatırlıyorum ama bu tür şarkılar işportada satılan bebeklerin çığırttığı şarkılara ya da 90ların ucuz disko şarkılarına benziyor.

''Xoxoxo'' ve ''Someday'' ise abümde sanırım en beğendiğim şarkılardan ikiis. Özellikle Someday'in de diğer şarkılar yanında daha slow kaçtığını vurgulamalıyım. ''Whenever'' Fergie vokallerinin ağır kaçtığı ve yine daha slow sularda yüzen bir parça. ''Meet Me Halfway''in başka bir yorumu da denilebilir.

Albümün en süper şarkısı ise ''Fahion Beats''. Modanın öne geçtiği romantik-komedi filmlerinin soundtrackinde muhakkak yer alacak bir şarkıdır bence. Araya bir de Fransızca sokmuşlar, şarkının sonuna doğru ise yer yer sizi sinir etse de aynı zamanda afrodizyak etkisi verebilecek Fergie vokalleri de radardan kaçmasın :) Tamam tamam kabul ediyorum kedi miyavlaması gibi.
''Enchante, comment allez vous. Tres bien merci et vous. Super good, super nice. Salt and pepper,Sugar and spice. Space sugar case to the moon let's go. Coco Chanel, Maralyn Munro.Cat walk, fashion show. Runway, fashion show. Tall man, radio, G6, I don't know.''

''Don't Stop The Party'' ise dans pistine atlamız için kıçınızı tekmeleyen yegane şarkı. Sözleri ise tekerleme gibi şahane. ''Im old school like Biblical futuristic next level''.

12 şarkının yer aldığı albümden sadece 3 şarkıyı favorim olarak kaydettim, bana kalırsa gerisi boş. 5 üzerinden 2 derim ben. Bir önceki albümde futuristik ve elektronik volumelerle yakalamış oldukları başarıyı ! bu sefer pek devam ettirememişler gibi. En yakın zamanda The END öncesine dönmelerini dilerim.

Hugs and kisses
xoxoxo 

15 Aralık 2010 Çarşamba

BEST OF 2010

yılın en iyi dans kaydı // en kışkırtıcı albümü kapağı: Scissor Sisters // Night Work
yılın en cool aalbümü: Charlotte Gainsbourg // IRM
yılın en iyi albümü: Vampire Weekend // Contra
yılın filmi: A Single Man // Tom Ford + Colin Firth feat. Julianne Moore 
moda ikonu: Anna Dello Russo (Editor at Lare at Vogue Nippon)
erkek moda ikonu: Nick Wooster
moda editörü: Carine Roitfeld (Vogue Paris)
yılın erkeği: Alexander Lee McQuuen
yılın kadını: Julianne Moore
yılın karesi: Terry Richardon & Tom Ford
fashion show women: Christian Dior Fall 2010 Couture
fashion show men: Dolce & Gabanna Spring Summer 2011
yılın kapağı: Vogue Türkiye Mart 2010 (Premier Issue ft. Jessica Stam)
Yılın Bloggerı: ?