Kuşkusuz
''Black Swan'' yılın / sezonun en fazla beklenen filmiydi. Kimi dayanamadı ve torrentlere başvurdu. Kimi erken davranıp ( biraz da şanslı olduğundan dolayı ) IF 2011de ona bilet buldu. Ve kimi (tıpkı ben gibi) inatla bıkmadan usanmadan her gün ''trailer''ını izleyip 25 Şubat'ın gelmesini bekledi. Onca hafta insanlar film hakkında konuşurken ben Fransız kaldım, dağıtılan ödülleri cidden hak edip etmediği konusunda ufak da olsa bir yorum bile yapamadım. Bildiğim tek şey ise %90 çoğunluğa göre mükemmel bir film olduğuydu. Geri kalan %10luk kesim mi ? Onlar filmin
''over-rated'' olduğunu düşünüyordu !
Filmi ''over-rated'' olarak kabul eden kısım haklıydı; çünkü film yeni neslin
''Eternal Sunshine of the Spotless Mind''ı olmuştu,
''Jeux D'enfants''ı,
''Fight Club''ı olmuştu. Tüm ergenler facebook hesabında filmden bahsediyordu. Dolaysıyla popüler kültür bu sezon kendine
''Audrey'' ve
''GaGa'' sonrasında yeni kavramlar kazandımıştı.
''Portman'' ve
''Black Swan''.
''Black Swan'' sezon boyunca 100e yakın adaylık kazandı. Bunlardan 5i ''Academy Awards'' tarafından verildi. iMDB'de 8.5 ortalamayla tüm zamanların en iyi 200 filmi arasından 61. oldu. Natalie Portman'ı kariyerinin zirvesine taşırken Mila Kunis'i de ''A-List'' star kıvamına getirdi. Ve yönetmeni Darren Aronofsky'nin yıldızını da hiç kuşkusuz parlattı.
Duru görünümüyle
Natalie Portman ve bale geçmişi kuşkusuz onu bu rol için biçilmiş kaftan haline getiriyor.
Yıllar önce plananlan filmin senaryosu belki de sırf Portman'ı parlatmak için yazılmıştır. Göz ardı edilmemesi gereken bir diğer rol ise
Mila Kunis tarafından oynanıyor.
Saf ve içe kapanık Nina karakterine karşın, öldürücü bakışlarla ve femme fatale kimliğiyle Lily; bence Mila Kunis'in Oscarlara aday olmaması büyük bir hayal kırıklılığı olmuş olabilir. Şu da var ki filmdeki oyunculukların hepsi de birbirinden başarılı. Filmde ''Swan Lake''in yönetmeni olarak karşımıza çıkan
Vincent Cassel, Nina'nın kabusu olan ex-balerina
Winona Ryder ve Nina'nın annesi rolündeki
Barbara Hershey ... Tüm bu iyi oyunculukların bir arada bulunması benim gözümde filmi bu akşam ''En İyi Film'' ödülünü kucaklamaya iten en büyük etken.
Filmin hikayesine gelecek olursak ise bildiğimiz, klasik
''double of the self'' / doppelganger hikayesi. Kişinin öteki benliği, içine hapsettiği kötülük veyahut şeytan.
White swan'ı ve de black swan'ı aynı kişinin canlandırma olayını göz önünde bulunduracak olursak da mükemmel bir metafor. Aslında tüm bu (bir anlamda) çift kişilik olayını göz önünde bulunduracak olursak da
mükemmel yazılmış bir psikolojik gerilim / korku filmi. Düşünsenize bundan daha fazla başka ne korku unsuru oluşturabilir ki ?
Paranoyak Nina Seyers'in kaderi aslında filmin başında anlatılan hikayeyle belirtilir zaten, sanırım, sonunu bilerek izlediğin filmi daha fazla sevebiliyorsunuz, gidişatı ve hikayeyi daha akıcı ve kolay takip edebiliyorsunuz, sonunda ne olacağına odaklanmak yerine ''seize the minute'' olayına giriyorsunuz.
*******
Gelelim diğer adaylarla beraber yarışına. Hiçbiri kesin olmamakla beraber, kazanacağı sırada bizleri en az şaşırtacak sonuç
''En İyi Kadın Oyuncu'' ödülünün Portman'a gidecek oluşu.
Michelle Williams'ın oynadığı
''Blue Valentine'' dışında hepsini seyrettim.
Nicole Kidman ''Rabbit Hole''da sanki bazı şeyleri aşmış, müthiş bir rolle filmi sıkıcı ve durağan havasından çıkartmış, adeta yapımı yüceltmiş.
''Winter's Bone'' ile
Jennifer Lawrence ise o yaşına göre mükemmel, ayrıca bazen küçük oyuncuların büyüklerden çok daha iyi oynadıklarını da düşünüyorum
(aç paranetez bakınız ''El Ultimo Verano de la Boyita). Natelie Portman eğer bu dalda aday olmasaydı, kesinlikle ödülü onun kazanmasını isterdim, çünkü bir diğer aday olan
Annette Bening'in
''The Kids Are Allight'' içinde
-tamam başarılı bir performans sergilese de- o kadar abartılmaması gerektiğini düşünmüyorum. Hayır sinema yazarı değilim, bu işlerden o kadar anladığımı da söyleyemem sadece Bening bu rolde beni o kadar da fazla etkilemedi. Bilmiyorum belki doğru kelime burada
''etkileyicilik'' ol(ma)malı. Sonuçta Natalie oynadığı rolde dans ediyor ve bunu yaparken gerçek bir balerin gibi fantastik bir şekilde yapıyor. Üstelik bir balerinin / insanın o puantların üstünde durabilmesi ise. Offf düşündükçe insanın içini acıtan cinsten (tamam bunlar Portman'ı iyi bir oyuncu yapmıyor). Görsel efektler ile de tüm bunlar destekleniyor.
Belki de oyuncunun, oyunculuğunu ön plana çıkartan şey filmin yönetmenidir ve senaryodur, yani sonuç olarak
''The Kids Are Allright'' yapı bakımından daha pasif bir senaryoya sahip ve bu yüzden Bening'in muhteşem performansını görmezden geliyor olabilirim. Aslında bu dalda ödülü kim kazanırsa kazansın üzülmüyücem, ama cidden deli gibi Portman'ın ödülü kaldırmasını istiyorum. şayet Portman yerine ödülü Bening kazanırsa ... neyse cümleyi bağlayamadım :) geçen sene de Meryl Streep'e çok büyük haksızlık olmuştu.
Ve
''En İyi Film''. Kanımca bir filmin ''en iyi'' olması için, senaryodan, oyuncuya, yönetimden, kostüme her alanda mükemmel olması gerekiyor. Bu kategoride ise toplam 10 tane aday var.
''The Fighter'' ve
''Toy Story 3''ü bir çırpıda çıkardım.
''True Grit'',
''Winter's Bone'' ve
''The Kids Are Allright'' ile
''127 Hours''u da çıkarttık mı geriye
''The Social Network'',
''Black Swan'',
''Inception'' ve
''The King's Speech'' kalıyor. Saf beğeni üzerinden gidecek olursam benim top 3 filmim:
#3 The King's Speech, #2 Inception ve #1 Black Swan. Orada ödülü alır, burada almaz, orada aldı, burada aldı gibi yorumları bilemiyorum, amma velakin
''The Social Network'' ne kadar da başarılı olursa olsun benim gözümde ''Slumdog Millionaire''in Oscarı kazanmasıyla eşdeğer. Mükemmel bir film, ancak ruhu yok ! Belki de bir anlamda bu ruhsuzluk Facebook'u en iyi şekilde yanısttığı için filmi çok başarılı da kılabilir. ''Inception''da ise kanımca mükemmel bir senaryo bir anlamda bir yerlerden harcanımşa benziyor ama nerede. Belki Leonardo Di Caprio'nun filmde yer alması. Marion Cotillard'ı filme yakıştıramamam falan. Ama kesinlikle senaryo kategorisinin galibi olmasını isterim, ama bu filmde de sanat dalının eksik olduğunu hissediyor gibiyim. Kaldı ''Black Swan'' ve ''T King's Speech''.
''The King's Speech''de oyunculuk var ! senaryo var ! sanat var ! yönetim var ! Tüm bunlar göz önüne alındığında ''Yılın Filmini'' King Speech''in kazanması en doğru seçimmiş gibi geliyor. ''Black Swan'' ise kalbimin Oscar verdiği ''en iyi film''. :/
*******
Klişe lafları dizeceğimi biliyorum. Ancak filmin son 5 dakikasında filan kameraya alınmayı isterdim. Sinemada koltuğa yapışmış, korkunun beni gerdiği anlarda tüylerim diken diken beyaz ekrana odaklanmışken, kalbim yerinden çıkacak gibi çok daha hızlı atmaya başladı, sanırım uzun zamandır bu kadar adrenalin dolu bir sahneyle karşı karşıya gelmemiştim.(Gerçi 127 Hours'da o sıkışıp kalmışlık da bir anlamda ters etki yaparak adrenalin salgılamama neden olmuştu ama). Filmin sonunda ise birinin bana tokat atması ihtiyacını hissettim. Film hiç kuşkusuz hayatımda izlediğim en mükemmel / olağanüstü yapımlardan biriydi. Bir kez daha gidip dev ekranda izlememek için kendimi zor tutuyorum diyebilirim.
sonuç olarak ! şu soruyu sormuştum !
Natalie Portman ? The Swan or The Queen ?
She is the Swan Queen !