10 Kasım 2012 Cumartesi

NET TAVIR SAHİBİ BİR AİLE: THE CRAWLEYS

"Downton Abbey" ilk sezon ardından bizleri bolca dönem kıyafetleri ve aşağıdakiler-yukarıdakiler meselesi üzerine  konuştururken ikinci sezonda dönemin en çarpıcı olayı Dünya Savaşı'na dikkatleri çekmişti. Geçtiğimiz pazar yayınlanan bölümüyle üçüncü sezona nokta koyan* ITV dizisi belki de ilk defa senaryosunun görkemiyle karakterlerin oyunculuklarına göz atmamıza imkan tanıdı.


Sezon boyunca her karakter kendi yıldızını parlattı desem saçmalamış olmam. Julian Fellowes'un senaryosu odak noktasını her bölümde başka bir karakter üzerine çekerek her birinin de ayrı ayrı yıldız olduğunu vurguladı. Üstelik alt kattaki ya da üst kattaki diyerek ayrım yapmadan. Takınmış oldukları tavırla aslında hepsi de kendi markasını yarattı. 
Sezonun ilk bombası aynı zamanda dizinin bugüne kadar başına gelen en güzel olayıydı da. Lady Mary ve Matthew'ün evliliğini sıkı Downtoner'lar olarak en baştan beri bekliyoduk. Dönemin en zarif gelinliği ile merdivenlerden aşağıya süzülen Mary'i bence kimse reddedemez. Tamam evlenmeyecekler bile onunla kol kola yürüyerek kiliseye girmek isteyecektir demek daha doğru olabilir. Dizi sezon boyunca adeta 4 nikah 1 cenaze modunda ilerledi. Ablası kadar şanslı olmayan Lady Edith'e ise düğün başlamadan hemen önce kilise mihrabında amiyane tabirle tekme basıldı. Edith bir kez daha Abbey'deki en çirkin ve şanssız kız olduğunu kanıtlarken umutsuzca ablası Mary'nin eteklerini çekiştirerek onunla gerçek bir abla-kardeş olmak istedi. Edith'in bu zavallı ve çaresiz isteğine karşı Mary tüm coolluğuyla "Avucunu yalarsın!" demeden geri kalmadı. (Net tavırlar ve gözü karalık göz önüne alındığından belki de Mary ve Sybill en favorilerimdi.) Tüm bu çekişmeler dizideki her anı daha da zevkle seyretmemiz konusunda ise gazı veriyor. Çok nadir de olsa aslında bir Downton-er'ın tavrını terk ettiğine de tanıklık ediyoruz aslında Edith'in bu halleriyle.

Drama ve ağlaklık konusunda dizi 3. sezonun 5. bölümünde climactic ana ulaştı. En sevdiğim Donwnton kızı Lady Sybill hamileliği sonucunda hayatını kaybetti. Göz yaşları sadece öldüğü için akmadı, ölüm anından hemen önce hasta yatağında sergilediği performans nedeniyle de içimi titreticek kadar beni kendimden aldı. Maggie Smith'in oyunculuğundan ise zaten şüphe duyulmaz. Hatta o ne büyük oyuncu öyle! Hatta torunu Sybill'in ölümünden sonra yalpayarak malikaneye girişi ve yürürken zorlanması dizinin dramatik boyutunu üçe beşe katladı. Sanırım o sahne sadece DA içerisi değil bugüne kadar izlemiş olduğum dizi / filmler arasında beni en fazla etkileyen sahne oldu. Dizinin en büyük tavrı da yapımı dramatikliği sömürme yoluyla değil de "kalite bizim işimiz" mantığıyla devam ettirmesi bu arada.

Elbette Dowager Countess of Grantham sadece bu anla değil ekranda göründüğü her anla beni büyülemeye devam etti. Hah tabii bir de "Maggie Smith, ohh Maggie Smith! Sen ne yüce bir oyuncusun!" dememe neden oluyor. 2 sezon boyunca Isobel'le tatlı atışmaları bu sezon başında bir tık daha arttı. Zira kendisine dişli bir rakibe gelmişti. Cora'nın Amerika'da yaşayan annesi Shirley Maclaine. Maclaine sahip olduğu tavırla genç Amerika'yı ve yenilikleri temsil ederken Dowager eski Avrupa'yla geleneksel tavırları sembolize etmeye devam etti. 

Alt katta konan tavırların ise üsttekilerden bir farkı yok. Her biri kendi yolunda ilerlerken takındıkları tavırla kişisel romanlarını yazmaya adaylar. Thomas'ın yeni gelen uşağa karşı olan umutsuz aşkı.. Ailenin ve diğer hizmetçilerin bu aşka karşı olan tavrı ise dönemin bakış açısı ve kişilerin karakter özelliklerini yeniden gözler önüne seriyordu. Her daim favorim Daisy'nin aşktan yana bir türlü gülmeyen yüzü, onun yanlış erkeklere aşık olması ve yanlış erkeklerin ona aşık olması, tavrından ödün vermeden erkeklere yüz vermeyişi ise bir başka Jane Austen romanı gibi. Ve sanki tüm yük onun omzundaymış gibi acıyarak izlediğim Mrs. Patmore. Onun Mrs Hughes ile olan samimiyeti göz doldururken Mr. Carson takınmış olduğu soğuk ve bilmiş tavırla her daim bir adım daha ileriden gözetlemeye devam etti olan biteni. Ayrıca net tavrından dışarıya hiçbir zaman vaz geçmediğini gösterse de kendi içinde buna yenik düştüğünü gördük.
Kısacası her biri farklı karakter her birinin tavır kendine özel. Downton Abbey eşi benzeri görülmemiş bir costume drama kalitesinde ilerlerken karakterler de çoktan adlarını unutulmaz roller listesine yazdırdı bile.

*Dizi tıpkı geçtiğimiz sezon olduğu gibi Aralık ayında "Christmas Special" bölümüyle geri dönecek. Yeni sezon içinse elbette gelecek sonbahar için gün sayacağız. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder