28 Mayıs 2010 Cuma

EUROVISION SECOND SEMI-FINAL

Dün gece Oslo'da 55. kez düzenlenen Eurovision'un ikinci yarı finali de gerçekleştirildi. Salı geceye göre enerjisi çok daha bol bir geceydi, acemiliğini üstünden atan Norveç bizlerin karşısına daha iyi hazırlanmış bir şekilde çıktı. Kader kısmet bu ya ikinci yarı finalde iyi olan sadece show değil aynı zamanda şarkılar da daha kaliteliydi. Birinci yarı finalde seçmiş olduğum zoraki Top 10 listesini bu sefer zorla 10 şarkıyla sınırlandırmak zorunda kaldım.

İşte benim 10 favori ikinci-yarı final ülkelerim. Ermenistan, İsrail, Danimarka, isviçre, Azerbaycan, Ukrayna, Romanya, İrlanda, Gurcistan ve Turkiye. Gece bitiminde ise 10 da 9 yaptığımı fark ettim. İsviçre yerine finale geçiş hakkını kazanan ülke G. Kıbrıs oldu.
Ülkelerin show bakımından daha dolu oldukları dünkü program Litvanya ile beraber açıldı. Parlak şortlarıyla twitter ahalisinin favorisi haline gelen 'boy band' finale geçiş hakkını kazanamdı.

Gecenin hemen ikinci ülkesi ise Ermenistandı. Djivan Gasparian ile sahneye çıkan Eva Rivas güzel bir teatral showla şarkısını bütünledi. Grup gece boyunca en favorim olarak kalmaya da devam etti.Ermenistan sonrasında sahneye çıkan İsrail ekibi ise dillerini anlamasam da beni kendilerine hayran bırkan bir ballad seslendirdiler.

İki kişi olarak sahneye çıkan Danimarka ekibine ise yine twitterdan 80ler modunda bir parça gibi tepkiler geldi. seksenler meksenler şarkı cidden süperdi, tam bi eurovision parçası ve finali de geçtiler. Şakıyı da cidden sevdim ayrıca.

Komşu Azerbaycan ise 4 kız + 1 erkekle sahneye çıktı. Şarkı güzel bir R&B balladıydı. Hiç birimiz Mariah Carey gibi bi performans beklemediğimize göre oldukça güzel şarkıydı. Showlarına gelicek olursak, 4 kızın da masvmavi giymesi solistin önde, vokallerin arkada salınması bana 2008 Norveç ekibini hatırlattı, ki o da muhteşem bi şarkıydı. Erkek dansçının ise parandemsi hareketlerde bulunması bana Hadise'nin showundaki adamı hatırlattı.

Piyano başında bi erkek bi kadınla karşımıza çıkan Romanya ekibinden ise bir Lady GaGa showu beklerdim. Piyano başından aniden kalkıp bir dans gösterisi mesela :p

Hollanda (palyaçolarla sahneye çıktılar), Bulgaristan (vücütlarına naylon mu bağlamışlardı ??) ve Slovenya ekiplerinin gecenin en berbat üç ülkesi olduğunu söylemekten gurur du yarım. Kıbrıs'a gelicek olursak Eurovision çerçevisinde yine güzel bir şarkıydı. Ancak Miley Cyrus / Justin Bieber kıvamında olmaları zaten benden 0 puan almalarına en büyük etkendi. Hırvatistan ise idare eder bi pozisyondaydı. Valla notlarıma ülke yanına 'eh' yazmışım sadece. :P

İsveç ve İsviçre ... ard arda sahne alan iki grup :P İsveç liseli kızla sahneye çıktı, İsviçre ise hiç fena sayılmazdı. Yalnız başına sahne alan Ukrayna ise hem şarkı açısından hem de sahnede duruş açısından bana geçen seneki Rus kızı hatırlattı.

15 sene önce birinci olan İrlandalı şarkıcı ise yeniden yarışmaya katılmak istemiş anlaşılan. Müzikalite açısından gecenin bir numaralı grubu olan ülkeye yolları açık olsun diyorum. Gürcistan yine resmen beni benden aldı. o ne güzel bi balladdı öyle.

Veeee Türkiye. Merak ettim de acaba bir Avrupalı olsaydım yine Türkiye'yi severmiydim. Yani Türkiye vatandaşı olmasaydım ve bir sonraki showun ülkemizde yapılmasını istemeseydim ?? yine de severmiydim. Orjinal versiyona göre daha rock bir şekilde sahneye çıkan Manga en azından özüne dönmüştü. Robotta hiç fene sayılmazdı. Ayrıca Manga stilinde şarkı olmaması ve Avrupalı gençlerin alternatif seslere açık olması onları birinciliğe taşıyabilir. Hayırlısı. Yalnız o değil de birinci olrularsa Türkiye için çok sevinirim ama bu şarkıyla birinci olduk diye üzülürüm.

Final gecesi ise siz o yarışmayı izlerken ben çok uzaklarda :) Maçka'da Mika konserinde olacağım. Sizlere iyi seyriler. Dolayısyla beni seven herhangi bir dostum, puanlamalar dahil, ki en sevdiğim kısımdır, showu çekip bana yollamazsa bir final yazısı hazırlayamicam, ama şarkıları bildiğimden yine konuşurum ben belki de:)

XoXo

26 Mayıs 2010 Çarşamba

EUROVISION FIRST SEMI-FINAL

Heycanla beklediğimiz ilk yarı final dün gece gerçekleşti. 55. kez düzenlenen Eurovison Song Contest bu sene Norveç'in baş kenti Oslo'dan gerçekleşti.

Geçtiğimiz senelere nazaran daha soğuk ve sempatisi az bir yarışmaydı. Genel anlamda beğenmediğim şarkılarla dolu bir yarışmaydı. Bülent Özveren ve TRT Müzik başkanının dediğine göre ikinci yarı finalde daha bomba şarkılar bizleri bekliyormuş.

Ciddi anlamda sevdiğim 5 ülke vardı. Ancak oylamalar açıklanırken ben de kendi 10umu yarattım, ve seçtiğim 10 ülkeden 6tanesi final için geçiş iznini aldı. Estonya, Litvanya, Bosna & Hersek, Polonya, Malta, Yunanistan, Izlanda, Arnavutluk, Belçika ve Portekiz.

Ancak benim tahminlerimin aksine Belarus (Beyaz Rusya), Moldova, Rusya, Sırbistan final için geçiş hakkı kazanırken. Malta, Litvanya, Estonya ve Polonya avuçlarını yaladı.

Gecenin açılışını yapan Moldova sahneye hareketli ve renkli bir grupla çıkmış olsa bile ben pek beğenmedim. Hemen arkasından sahneye çıkan Rusya ise kesinlikle beğenmediğim bir şarkıyla yarışmaya katılmıştı. Adamın elindeki beyaz kağıtta ne yazıyodu, ya da anlamı neydi bilemicem ama gereksiz bir olaydı o. Gecenin 3. ülkesine geçmeden önce 4. sırada yer alan Slovakya'ya değinmek istiyorum. Şarkılarını pek beğenmesem de showları iyiydi, ancak demek ki diğer Avrupa halkı da pek haz etmemiş olacak ki final için yeterli oyu vermediler.

Geri dönelim 3. ülke Estonya'ya. 1i lead vokal toplam 5 erkeğin ve bir de piyanistin olduğu showda, şarkı ortalamanın biraz üstünde olmakla beraber güzel bir ezgiye ve kulağa hoş gelen bir ritme sahipti. Aynı zamanda köstümleri de beğendiğimi söylemeden geçemicem. Finale kalamadıkları için üzüldüm.

Norveç komşusu Finlandiya grubunda da iş olmadığını söyleyerek 6. finalist Litvanya'ya geçiyorum. Ortalama bir şarkı ve gösteriyle yarışmaya katılan ülkenin solistinde ses denicek şeyden pek yoktu, yer yer kulaklarımı tırmalasa da şarkılarını beğendim. Bosna & Hersek'i ilk 10 içerisine koymuş olsam da onlar hakkında bir not almamışım. Sanıırım ilk 10u tamamalamak için kendilerini seçtim. Yine finale kalan Sırbistan hakkında iyi ya da kötü duygular beslemediğimden onlar hakkında da notum yokmuş :) Kişisel 1oumda yer alan Polonya da yine zorlamayla lsitemde yer alsa da ortalamanın üstünde bir şarkıyla katılmıştı yarışmaya.

Gecenin hiç kuşkusuz en iyilerinden biri hem benim 10umda yer alan hem de Avrupa'nın seçtiği ülke ''yanlız adam''Kriz nedeniyle çok küçük bir grupla Oslo'ya gelmek zorunda oldukları için Bülent Özveren'in taktığı isim.
Belçika. Me & My Guitar diyen Tom Dice oracıkta yaban elllerde sahnede yalnız başına sadece elinde gitarıyla şarkı söyleyerek beni mest etti doğrusu. Go Belgium.

Genellikle doğu blok ülkelerinin bulunduğu dünkü yarışmada ''avrupalı'' olarak nitelendirdiğim Malta ise güzel bir şarkıyla ve Özveren'in deyimiyle etine dolgun bir şarkıcıyla yarışmaya katılmıştı. Gelin görünki final için geçiş hakkı tanınmadı bile. Çiçekler, böcekler ve pop'un en saf hali ise Portekiz'den geldi. Soft pop ile işi götüren batı avrupa ülkesini canı gönülden kutluyorum.

Makedonya ise hemen hemen pop, rock ve rap karışımı bir parçayla karşımıa çıktı. İtici rap vokalleri olmasaydı parçda daha iyi olabilirdi. Kelebekler ile sahnede yer alan Belarus'un ise neden bu kadar sempati topladığını anlamadım ??

Son iki ülkem ise İzlanda ve Yunanistan. Gecenin tam anlamıyla en süper Eurovision şarkılarıydı. Kemençe ve Ege ezgileriyle sahneye çıkan Yunanistan ekibinden daha şaaşaalı bir show beklerdim. Show bakımından sınıfta kalan ülkeyi aslında dün gece ilk kez dinliyo olsaydım belki de bu kadar fazla beğenmezdim. Yarışma öncesi defalarca videosunu izlediğim şarkının enerjisi o zamanlar daha yüksek gelmişti bana. Bilmiyorum belki de show'un yönetim ekibi nedeniyle pek haz etmemiş olabilirim. Ayrıca kemençeyi de daha iyi kullanabilirlerdi. Bknz. 2004 Helena Paparizou ; My Number 1. ve Izlanda; soğuk ülke, yanardağ falan derken dans ateşiyle içimizi ısıttılar. Geçen seneki Joanna ve Is It True kadar mükemmel bir parça olmasa da gayet eğlenceliydi. Solistin zayıf ve güzel bir kadın olması durumunda ortaya 10 numara bir showun çıkabileceğine de bahse girebilirdim aslında ama ...

17 Ülke böyle geçti. Yarın yani 27 Mayıs Perşembe akşamı ise rezervli favorilerim İsrail ve Ermenistan yarışıyo. Türkiye ise sahnedeki gösteriye göre belli olucak. Ama Manga ve şarkı çoktan sınıfta kaldı bile. Bakalım diğer parçalar nasıl ??

22 Mayıs 2010 Cumartesi

WINNERS TAKE IT ALL LOOSERS STANDS THERE ALONE

Mayıs ayında düzenlenen Eurovision Song Contest kadar beni heycanlandıran başka birşey daha var mıdır diye düşünüyordum da ''yok sanırım''.Evet, evet Oscarlar, Cannes, MTV Awards falan filan ama ESC tamamıyla başka. 1997 yılından bu yana her sene kesintisiz seyrettiğim bu güzel yarışmayı ya da her ne derseniz deyin bi hatırlatmak istedim.

Hersene onlarca güzel şarkının yarıştığı yarışmada kimi zaman hak eden kazanıyo, kimi zaman ise komşu hatrı torpiliyle alakasız parçalar 12 puanı kapıyo. Eurovision etiketli milyon tane yazımdan ilkini birinci olamayanlar ama kesinlikle hak edenlere adıyorum. O halde listemiz başlasın. (Bir de geçtiğimiz senelerdeki güzel parçaları bir kez daha hatırmak istedim)

Müzikalite açısından Türkiye'nin Eurovision tarihindeki en iyi parçası ve hatta birinciliği hak eden yegane şarkısı 1997 yılında yapıldı. Evet, Sertab Erener parçası sadece şanslıydı. Hatırlıyorum da 2003 senesinde t.A.T.u faköründen başka tehlikeli hiç bi şarkı yoktu. Bir de yanılmıyorsam ''uyduruk'' bir dille yazılmış güzel Belçika şarkısı. Hı hı, konumuza geri dönüyorum, Şebnem Paker ve ''Dinle''. Bahsettiğim o muhteşem şarkı işte, mistik tınılar üzerine kurulmuş gayet hoş bir şarkı. O senenin birinci olan ''Love Shine a Light'' (Ingiltere) kesinlikle güzel bi şarkı; ancak Şebnem Paker hiç kuşkusuz daha başarılı.

Herhalde Türkiye gibi Eurovision tarihinde bir başka şansız ülke varsa o da Yunanistandır. 2005 senesinde Yunanistan'a birincilik kazandıran Helena Paparizou (ki Eurovision tarihinin en iyi şarkısıdır // AbbA'ya saygı sonsuz) 2001 yılında Antique adlı bir grupla (I Would) Die For You ile yarışmaya katıldı ve yarışmayı 3. sırada sonlandırdı. O yılın birincisisi Estonya // Tanel Padar, Dave Benton, 2XL // "Everybody'' ise tarihin en kötü Eurovision şarkısı. (En azından galip olaraktan).

Şansız Yunanistan'ın bir diğer büyük hüznü ise 2004 yılında Istanbul'da gerçekleşiyor. Sakis Rouvas ve ''Shake It'' ; My Number 1 'dan sonra Eurovision ruhunu en iyi yansıtan ve kesinlikle birinci olması gereken parçalardandı. O yılın birincisi Ukrayna ve Wild Dances ise güzel ama bir o kadar da itici bir parça. Hatta Ruslana'yı geçtim Athena ve For Real bile daha fazla hak ediyodu birinciliği. Ve 2006 yılında ülkesini 2. kez temsil eden Anna Vissi ve Everything; birinciliği hak eder mi bilmem ama enfes bi parça olduğu aşikar. O yıl birinci olan Lori // Hard Rock Hallelujah ise ??? O yıl kazanmasını istediğim bir başka ülke ise Ermenistan // Andre & Without Your Love olmuştu. Maalesef 8. sırada yarışmayı sonlandırmıştı.

Şu anda yeniden dinlediğimde bir hayli itici gelmiş olsa da 2007 yılında Kenan Doğulu // Shake It Up Shekerim'ın veyahutta Ermenistan adına yarışan Hayko // Anytime U Need'in birinci olmasını dilerdim. Birinci olan Sırbistan parçası çok güzel olmakla beraber birinciği hak etmiyordu.

2008 yılında ise Rusya kazandığında çok üzüldüğümü hatırlıyorum. Her zaman olduğu gibi favorilerim Türkiye (Mor ve Ötesi şarksını pek sevmesem de grup süper), Ermenistan Yunanistan, Ukranya ve İsraildi.

Veee son durak 2009. Eurovision tarihinin en yüksek derecesini yaparak alınması zor bir puanla birinci olan Norveçli Alexander Rybak yarışma içerisinde favorimdi. Yine de İzlanda veya Türkiye'nin de birinci olmasını isterdim. Aslına bakılıırsa kalbim Sakis Rouvas nedeniyle sadece Yunanistan için atıyodu. O halde birinci olana kadar Sakis'i yarışmada görmeliyiz bence :P

Yine de bunca yıl kaybettiklerine üzüldüğüm iki şarkı varsa onlar da Şebnem Paker; Dinle ve Sakis Rouvas; Shake It

18 Mayıs 2010 Salı

WE DEFINETLY SHOULD ADORE J LO FROM THE BLOCK !

1987 yılında ilk filmi ''My Little Girl'' ile hayatımıza giren Jennifer Lopez bundan tam 12 yıl sonra ilk müzik albümü ''On The 6'' ile artık yaşamımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldi.
Golden Globe'lardan, Independent Spirit Awards'a MTV / VH1 ödüllerinden Grammy'lere kadar bir çok adaylığı / ödülü bulunan bu insanüstü varlığı bloguma davet etmek istedim.


2010 yılı Şubat ayı olarak planan albüm tarihi J.LO'nun Sony Music ile yolunu ayırmasıyla ve albümden yayınlanan ''Louboutins'', ''Everbosy's Girl'' ve ''Greatest Part of Me''nin pek de fazla tutmaması nedeniyle albüm/ LOVE ?(ki Louboutins'ın neden sevilmediğini anlamış değilim) albüm henüz belirli olmayan bir tarihe ertelendi. Şimdi sadece elimizde Pitbull ortaklığı ''Fresh Out The Oven'' videosu ve videosunun da çekilmesiyle beraber hiç kuşkusuz bomba bir yaz hiti olabiliritesi yüksek bir parça olan David Guetta prodüktörlüğü ile Donna Summer coverı ''On The Radio'' var.
Şarkıyı indirmek ve dinlemek isterseniz diye. Please click babe.
Love? albümü bir kenarda dursun Jennifer Lopez ortalıklarda yeni filmi için promosyon turlarında. The Wedding Planner; Maid In Manhattan; Monster-in-Law gibi komesidi bol romantik filmlerin bulunduğu kariyerine bir de Imdb'den ancak 4.2 alabilen bir başka vasat film - Back Up Plan- daha ekledi. Ancak ben imdb notunu önemsemeden filmi öneriyorum :)) Yani eğer romantik-komediler ile zamanınını geçirmek isterseniz elbette ki; yoksa ''must-see'' bişey değil :)

Vee son olarak moda...NYFW'lerde yer alan kreasyonlar, parfümler ve çocuk kıyafetleri derken 10 parmağında 10e sahip olan JLO şimdi de moda dergilerinde boy göstermeye başladı. Met Gala'sındaki göz kamaştırıcı görüntüsünden sonra Marie Claire UK ve Vogue IT 'de boy göstermeye başladı. Postta yer alan kareler de Vogue It için gerçekleştirilmiş çekimlerden alınma. Sophia Loren' benzerliğide gözden kaçmadı değil.

İşte Batista tarafından gerçekleitrilen VOGUE IT çekiminin kamera arkası görüntüleri.


VOGUE ITALIA Jennifer Lopez by Michelangelo di Battista from ADV on Vimeo.
Yaptığı tüm işlerde süper olabilir, ya da bir çuval inciri berbat edebilir. Ancak ben bu kadındaki azme ve işkolikliğine hayranım. Günümüzde müzik, sinema ve moda alanında JLO'yu büyük bir marka haline getiren bu kadına tapıyorum. Ayrıca hayatını örnek aldığım insanlardan olduğunu da belirtmeyliyim; sadece bir işte inanılmaz başarılı biri olmak yerine; orta seviyede; her çiçekten bal almak mantığı üzerine kurmuş olduğu kariyerini seviyorum. Marc Antony'yi kıskanıp çocuklarıyla güzel günler geçirmesini diliyorum :)

İşte Jenny From The Block... From Bronx to ....

ps. haberdan haberdar olup da bu postu yazmam için bana ilham kaynağı olan Moda Burda'ya teşekkürler :p

KESHA ON THE STAGE

2007 yılında Katy Perry, 2008 yılında Lady GaGa ve 2009 yılında Kesha. Daha önce bir çok şarkıcı için söz yazan ve background vocal yapan Kesha diğer iki isim kadar sansasyonel olmasa da saçını süpürge yapıp piyasada yer almaya kararlı gözüküyo.

İlk albümü ''Animals'' ile aslında pek de yabana atılamayacak bir kariyeri inşa etmeye başladı bile. (Billboard Top 200de #1) Kendisi her ne kadar da o biçimde anılmak istemese de yaptığı iş düpedüz ''Teenage Pop''. Belki 1999daki Baby One More Time kadar masum bir ''debut'' yapmasa da günümüz şartlarına bakıcak olursak gayet teenagevari bir iş. Albümdeki 14 şarkıdan 14ünde de Kesha'nın imzasını görmek ise bence süper. Kariyerine yeni başlayan biri için plak şirketinin ona güvenip bütün şarkılarını kendisinin yapmasına izin vermesi ise bence gayet hoş. Britney'nin de albümlerinden sıkça tanıdığımız Max Martin'in yardımları da yine Animals içinde karşımıza çıkıyo. Albümün yegane ortak çalışması ise Amerika listelerinde ilk 10a girmeyi başaran son günlerin parlayan yıldızı 30H!3 ile gerçekleştirilen Blah Blah Blah. Albümün çıkış parçası Tik Tok ise Billboard Hot 100 listelerinde haftalarca zirvede kalmakla beraber tüm dünyada ilk 5 içerisine girmeyi başarcak kadar başarılı, zevkli ve eğlenceli bir şarkıydı. Tam anlamıyla ''catchy sound''a sahip olan şarkının intro'sunda yer alan ''wake up in the morning like P. Diddy'' sözleri de herkesin ağzına sakız olmakla beraber çeşitli parodilerin yaratılmasına ve hatta ve hatta facebookta çeşitli grupların açılmasına bile neden oldu.

Albümde yer alan ''Boots & Boys'', ''Hungover'', ''Kiss N Tell'' ve ''Animals'' single olarak piyasaya sunulan parçalar dışında en sevdiklerim.

Genel olarak tekdüze bir albüm olarak adlandırabiliriz. Şarkılarının her birini teker teker dinlediğinizde hepsi de çok güzel, ya da albümü dinlediğinizde tüm parçaların bri uyum içierisinde bulunuduğunu görebilirsiniz; hatta bunlar albümü vasatın üzerinde bir yere taşıyabilir; ama bir şarkıdan diğerine geçerken karşılaşacağınız bir sürpriz olmadığını belirterek; hemen hemen tüm şarkılarının melodilerinin birbirine benzediğini de ekleyebilirim.

Britney'nin ortada olmadığı şu günlerde, kendinizi Justin Bieber'ın şarkılarını dinlerken bulmak istemiyosanız  3 yıldızı hak eden güzel bir teenage albümü edinebilirsiniz.

İşte burda da albümden yayınlanan yarı animasyon video, çöl gülü Kesha ve ''Your Love Is My Drug''

9 Mayıs 2010 Pazar

WHICH ONE IS THE HOTTEST MOM !!

Uzun zamandır bloguma konuk etmek istediğim bu muhteşem kadınları ne yaparım da bir araya getirebilrim derken, az önce adeta ampullerim yandı ve anneler günü dolayısıyla hepsini bir post içine sığdırabiliceğimi gördüm. Tıpkı Vogue Paris'in; Pene, Kate, Meryl, Julianne ve Bono'yu bir araya getirmiş olması gibi.
Annelerimiz hepimizi için de mükemmeldir; ancak sanırım herkes en azından bir seferliğine başka birisi annesi olsa olayların nasıl gelişeceğini merak eder diye düşünüyorum. Tamam cümle biraz dağınık oldu ama :)

İlk seçimim ilk göz ağrım, ergen yıllarımın vaz geçilmez dizi The O.C yıldızı Kristin Cohen / Kelly Rowan. Nedense seyrettiğim andan beri her zaman onun annem olmasını dilerdim. Bilmem neden. Bu arada googleda resimlerini aradığım andan bu fantaziden hemen vazgeçtim.
İkinci sırada ise nedendir bilmem (belki sadece sarışın ve aynı tarzda bi yaşam stilleri olması nedeniyle) sürekli benzettiğim Lily van der Woodsen/ Kelly Rutherford var. Evet evet bir annem olucaksa o da Lily olmalı. Cidden çok eğlenebilirdik onunla :P Bu arada dikkatinizi çekerim, her iki kadının ismi de Kelly. Hem sarışınlar, hem güzeller, hem zarifler, hem de pop kültürünün gençliğe armağan ettikleri iki muhteşem dizinin , iki muhteşem anneleri. Evet tesadüflere inanıyoruz ama :P

Sırada 4 muhteşem! anne var. Susan Mayer/ Teri Hatcher, Gaby Solis / Eva Longoria, Bree Hodge / Marcia Kross, Lynette Scavo / Felicity Huffman. İçlerinden en ideali Susan sanırım. Bree gibi bir anne istemezdim sanırım; hem onu seçmek çok realist bi yaklaşım olurdu, eh burda hayal kuruyosak bu olmamalı di mi :P Lynette'e gelince. Hımm bilemiyorum; nedendir bilmiyorum yok ya istemem. Gaby, öyle bir anne çok havalı olabilirdi. Düşünsene NYC ve Milano Fashion Week'lerde podyuma çıkmış bir anne. OHH gosh ne havalı. Ama sanırım Gaby'yi abla olarak kullanabilirim. Peki ya Edie Britt / Nicollette Sheridan heheh, yok istemem. Lily ve Kristin'in aksine sarışın değil; ama Susan gibi bir kadına hayır diyemezdim doğrusu. Post amacından sapmaya başaldı sanırım, yok yok anne olarak :P

Gelelim Türkiye'ye :P Firdevs ve Aynur Hanımlar. Nebahat Çehre ve Zerrin Nişancı. Firdevs gibi bi anneye sahip olsam hayatımda hiç entrika eksik olmazdı. Bu iyi bişey mi kötü bişey mi bilemicem ama sanırım davulun sesi uzaktan hoş gelir. Aynur'a gelince. Hem sarışın, hem zarif, muhteşem bi kadın :)

8 Mayıs 2010 Cumartesi

MET INSTITUTE GALA

Geçtiğimiz pazartesi düzenlenen 2010 MET INSTITUTE GALA 'daki en şıkları gördük beğendik, biraz geç de olsa şimdi de burda yayınlama kararı aldım, blogumun bu güzel kadınlardan mahrum kalmaması lazım.

Alice In Wonderland'deki rolune kendini iyicene kaptıran Anne Hathaway yine beyaz prenses haliyle karşımızda.

Türkiye'nin ilk Vogue yıldızı Jessica Stam ise sizce de inanılmaz asil ve elegan durmuyo mu ??

Ciddi anlamda şık mi bilmiyorum ama ben Gossip Girl Vanessa / Jessica Szohr'u beğendim açıkçası.

Burberry beyazıyla oldukça şık duran Emma Watson'un yanındaki şık beyfendiyi de unutmayın.

Jennifer Lopez. Kadının ismi bile gözümüz kapalı onu bi listeye sokmamızın bir nedeni.

Tamam Sienna Miller da inanılmaz duruyo ama peki ya Jude Law ?? :P

Jennifer Lopez bizim için neyse. En karizmatik kadın Sarah Jessica Parker da aynı bizim için. Viva la Carrie.

Bir diğer prenses Maggie Gyllenhaal =) Üstelik karalara bezenmiş prenses.

En şık en sonda. Blake Lively. Tanrım o nasıl bir güzelliktir. Tanrı gencecik güzel bir kız yarattı'nın tanımı Blake olmalı. OMFGG

5 Mayıs 2010 Çarşamba

SADE // BABYFATHER VIDEO PREMIERE


İşte sizlere yeni bir video daha. ''British Rose'' Sade 10 yıl aradan sonra çıkartmış olduğu yepyeni albümü Soldier Of Love albümünden yayınlamış olduğu ikinci single ''BabyFather'' a da video çekti.

Albüm kesinlikle 5 yıldızı hak edebilecek bir çalışma; zira Sade'den de başka türlüsü beklnemezdi. Ancak çıkış parçası ''Soldier of Love'' dışında kişisel favorim ''Moon and The Sky'' şarkısına bir video gelmesini isterdim. Belki Babyfather'ın daha yaza uygun bi şarkı olduğunu düşünüp lounge müziği ile bizleri rahatlatmayı uygun görmüştür. Dünkü Beyonce videosunda olduğu gibi bu videoda da Sade Adu tam bir ev kadını rolunde; karanlık ve asker temalı ilk videodan sonra daha soft ve renkli (renk uyumu takıntım var ve videoda cidden herşey uyumlu ), cıvıl cıvıl bi videoyla karşımıza çıkan Sade bence ortaya harikuleda bi iş çıkartmış.

Albüm hakkında daha önce oturup bir tanıtım yazma vaktim pek olmadı. Yeri gelmişken çalışmada yer alan ''Brig Me Home'', ''Skin'' ve ''The Safest Place'' in de mükkemel parçalar olduğunu belirtmek isterim. Arşivlerde yer alması bir zorunluluk olan ve tek kelimeyle dört dörtlük bu albümü edinmelisiniz.

4 Mayıs 2010 Salı

VIDEO PREMIERE // WHY DONT YOU LOVE ME


Son zamanlarda çekilen video kliplerin artık ne kadar sıradanlaştığı ve tekdüzeleştiği üzerine konuşurken Beyonce, sislerin ardından geldi ve şarkısını dans listelerinde zirveye çıkartan dinleyicilerine sürpriz yaparak albümden 9. single / video'yu da yayınladı.

Why Don't You Love Me ??? Dolce & Gabbana için Madonnda'nın ev kadını hallerinden sonra bu sefer de Beyonce, çamaşırlarla, temizlik malzemeleriyle bizlere poz veriyo.

Albümden yayınlanan diğer 7 video klip- Broken Hearted Girl hariç, çok sıradan ve tek plan olarak çekilen videoların aksine bu sefer karşımzıda daha sinematografik bişeyler var.

2009 yılının en başarılı kadın şarkcısı ve hiç şüphesiz en iyi albümüne imza atan yaklaşık 4 milyonluk satışın yanısıra son Grammy'lerde 6 tane birden ödülü kucaklayan Beyonce'nin videosu.

İzleyin, eğlenin :P

"Why Don't You Love Me" - Beyoncé from Beyoncé on Vimeo.

2 Mayıs 2010 Pazar

BIRAZ DA TIYATRO: BAKHALAR


Cinsellik, Kan, Vahşet ve Mistisizm

Şehir tiyatroları oyunu Antik Yunan'ın en tanıdık tragedya yazarlarından biri olan Euripides uyarlaması Bakhalar -utanarak da olsa- bu sezon seyrettiğim tek oyundu. Derste tragedyanın incelemesini yaptıktan sonra seyretmek istediğimiz oyunu aslında okuyan arkadaşlarımız pek beğenmedi. Hani klasik çekişme vardır ya kitap vs. film; işte bu da tıpkı onun gibi bişey oldu.

Tragedya'nın aslında olup da bazı sahneleri sahnede göremeyen arkadaşlarımız üzlüdü. Muhafazakar bir kısım izleyiicler ise -hayır bunlar bizim gruptan değil- oyun esnasında salonu terk ettiler.
Oyuncuların her birinin mükemmel olduklarını söylemek zorundayım. Oyuncular dışında ise övmem gereken bir diğer unsur oyunun müzikleri. Ohh o dini rütielleri / Dionysus Dansları / ya da Bakha Ritüellerini gerçekleştirildiği şarkılara taptım resmen. Keşke oyunun müziklerini elde edebilseydim.

Ayrıca oyunda sahne ile oyuncular arasında bir tel örgü geçirlmişti. Bunun oyunda kullanılan malzemeler dolayısyla gerekli olduğunu düşünsem de George Lukacs'ın (ya da Brecht miydi ??)izleyicileri soyutlama teorisiyle de bir bağlantısı olup olamayacağı konusunda düşünmedim değil.

Diyaloglardan fazla olarak, dansın, hareketlerin, müziğin ve ritüellerin ön planda olması ise başka bi güzellik. Sanırım bunca yıldır seyrettiğim en iyi oyunlardan biriydi.

Oyun'un gösterim süresi bitmeden seyredin bence !

1 Mayıs 2010 Cumartesi

GYPSY SINGS HER SONG'S ACAPELLA VERSION ON THE TELEPHONE WHILE THINKING ABOUT HER MEMORIES

Hayatımızın olmazsa olmazı müzik dedik ve bir ay boyunca sınırsız şarkı dinledik ! Bazıları en şanslılarıydı çünkü tüm ay boyunca onları daha fazla dinledim. İşte benim Nisan ayının Top Songs'u.

ay boyunca song of the week olarak seçtiğim şarkılar

LADY GAGA ft. BEYONCE.- TELEPHONE (1 WEEK)

SHAKIRA.- GYPSY (1 WEEK)

DAVID GUETTA ft. KID CUDI.- MEMORIES (1 WEEK)

KELIS.- ACAPELLA (1 WEEK)

Bunlar dışında ;

Mine Vaganti (Pink Martini- Nina Zilli ve Baccara) ve A Single Man (Abel Korzeniowksi-Booker T & The MG's ) filminin müzikleri ve The Pacific dizisi için cnbc-e'nin hazırlamış olduğu cd'de yer alan Bella Ciao, La Vie En Rose ve Katjusha.

Cheryl Cole ft. WillIam :3 words
Oceana: La La

Christina Aguelira: Not Myself Tonight

Train: Hey Soul Sister

The Courtneers: You OverDid It Doll

Uzun zamandır dinlediğimiz Christina Aguelira sonunda Not Myself Tonight şarkısına da klipledi; henüz izlemediyseniz ...

Christina Aguilera - Not Myself Tonight from Etternus Greco on Vimeo.

Ve önümüzdeki ay çıkıcak albümler;
Sex and The City // OST
Toni Braxton // Pulse
Keane // Night Train
Stereophonics // Keep Calm And Carry On
Macy Gray // The Sellout
LCD Soundsystem // This Is Happening