Alanı fark etmez ancak -özellikle- sanatçıların yaptıkları işlerde belirli bir "DNA" vardır. Peki sanatçının karakterinden beslenen bu işler onun tavrını mı ortaya koyuyor, yoksa tarzı belirli bir süre sonra sıkıcı bir tekrara mı dönüşüyor?
Bruce Weber ile başlayabiliriz mesela. Moda dergilerinde yer alan en romantik ve en hippie kareler ondan sorulur. Gündelik kıyafetleri de yine post-modern berduşlar gibi. Onun yakalamış olduğu çıplak kareler her ne kadar seksi olsa da romantizm ve yumuşak dokunuş ön plandadır. Grace Coddington "The September Issue"da fotoğraf karelerinin çok da fazla net ve keskin olmaması gerektiğini söyler. Weber'in işleri de biraz böyledir. Onun fotoğraflarında hep bir doğaya karışma, doğaya kaçma vardır. Siyah, beyaz dokunuşlarla kumsallar, rengarenk kıyafetlerle piknik havaları. Herkes eğleniyor. Herkes neşeli.
Üstte Amerikan Vogue Ağustos. Altta İtalyan Vogue Ekim. Ve Selfridges için çekmiş olduğu Christmas videosu.
Annie Leibovitz de bir bakıma Zümrüt ya da ailemizin fotoğrafçısı tadında. Dergiler portfolyo çekimleri için genelde onun kapısını çalıyor. Ya da portre çekme konusunda Leibovitz'in eline kimse su dökemiyor. İşlerinin müdavimi ise Vanity Fair. Group shot kapaklar genelde onun eseri. Ya da dergilerde portre yazılarına eşlik eden açılış görsellerinin kredilerinde onun ismini görmeye alışkınız artık.
Kuşkusuz bu kare tüm zamanların en ünlü ve bilindik kapağı. Vanity Fair Ağustos 91 kapağındaki Demi Moore ve Leibovitz ortaklığı daha sonra birçok fotoğrafçı, editör ve ünlü isimle beraber defalarca taklit edildi.
Hans Feurer'i anlatmak içinse Vogue Türkiye'nin onunla beraber yapmış olduğu çekim sonrasında attığı tek bir başlık yeter."Esne Genişle." Sportif formlar ve hareketli yaşam onun karelerinin vaz geçilmezleri.
Her iki kare de Vogue Paris.
Camilla Akrans ve Koray Birand ise sürekli aynı kadının peşinde. Gizemli bahçeler. Aşk. Tutku. Göğüsler fora. Saçlar havada. Dudakta kırmızı ruj. Duruşta baştan çıkaran cazibe. (Yeri gelmişken ufak da bir not Birand'ın bu ayki Bazaar Türkiye çekimi ayın en iyisi.)
Ötelerde bir yerde bir de Tim Walker. O daima doğada. Stüdyoda olduğu zamanda kullandığı gotik dokunuşlar yeniden bizi karanlığa götürüyor. (Bknz. Marion Cotillard ve Jennifer Lawrence ile W kapak çekimi.) Şamanlar ve bozkırlar onun marifeti. Tim Walker harikalar diyarından ayrılmayı sevmezmiş gibi en güzel masalları anlatırken daima hip ve indie olmayı da başarıyor. Moğol diyarlarından selam var. Maceralarda inecek var.
Üstteki İngiliz Vogue Aralık 2011. Alttaki İngiliz Vogue Aralık 2012
Steven Klein ise karanlık sularda. Weber gibi onun da portfolyosu çıplak karelerle dolu. Ancak bu sefer daha koyu. Daha kışkırtıcı. Daha seksi. Ve daha çirkin. Calvin Klein'in son parfüm ve renkli iç çamaşırı reklamlarını hatırlayın. Ya da Interview'daki Brad Pitt'i. W'nun 40. yıl sayıları. Weber'in aksine hiçbir kare yumuşak değil. Çizgiler net. Renkler keskin. Duygular vahşi. Ya da sırf Madonna demek her şeyi açıklıyordu zaten.
Üstte Vogue Paris, Altta Interview
Mario Testino ise artık çok sıkıcı. Steven Meisel her ay Vogue Italia ile beraber görkemli işlere imza atarken Mert& Marcus hala seksi. Biraz da "Yalan Rüzgarı" tadında. Inez & Vinoodh, Alt önderliğinde kimlik karmaşası yaşarken son zamanların yeni süper ikilisi Sean and Seng'in imzası editöryallere eklenen hayvanlar. Cüneyt Akeroğlu ise gücünü Ece Sükan'la birleştirdiğinde en az köfte-patates kadar lezzetli. Kalem etek, beyaz gömlek kadar uyumlu. Terry Richardson ise ... marifet "Me as Terry" pozu vermekte. Are you cool enough?
Kapanış ise Juergen Teller'dan. Belki de en keskin net tavra sahip fotoğrafçı. Vivienne Westwood ve Marc Jacobs'un kıyafetleri onun karelerinde daha fazla anlam buluyor. Masalsılığı ise Tim Walker'la yaraşır cinsten. Ancak onun kadar masum değil. Sezonun en konuşulan kampanyası Celine de onun elinden çıkma MJ'in Bang'i de. Kullanılan renkler biraz 70ler Fransız ekolu. Biraz saçma. Biraz entel. Hafif bir Wes Anderson dokunuşu. Sofistike ama çılgın.
Üstte Flair October cover. Altta Westwood kampanyası.
Başta sorduğum sorunun cevabı mı peki?