15 Eylül 2012 Cumartesi

MOODBOARD- THE NORTH

Navajo-Hippie-Indie-Nordic. Huzurlarınızda The city goes country.

Norse Project: Norveçli balıkçıların elleri için kullandıklarını biliyosunuz zaten, peki rüzgar ve yağmurdan korunmak için?  Norveç çok uzaksa Karadeniz kıyıları keşfinizi bekliyor.
Bellrose- Belçikalı. Poe'nun kuzgunları Kuzey Avrupa'nın 'Cabin in the Woods'u ile birleşiyor.
Stumptown- Hiker Boots
Hiker demişken, likyayolu.org 'a bakmayı unutmayın. Bu aralar sürekli dilimde ve kimi görsem okumaları için tavsiye veriyorum. İlham vermiyo değil, ama bu durumda ilham sadece 'ver gazı' seviyesinden yukarı da çıkmıyor.

Levi's- Amerika'nın köklerini temsil eden Levi's'ın aile ağacını karıştırdınız mı Türkler aslında Kızılderili önermesine kadar ulaşabiliyorsunuz. 
Levi's and Filson Capsule Collection
Benzemez kimse sana İzlanda!
'Mavi Tilki' okunmak için sıra bekleyen kitaplar listesinde. Ama hele bi güneş ısıtma yetkisini kaybetsin önce. 
Kuzeyliler her işi bildikleri gibi dergi yapmayı da çok iyi biliyor. Hollandalı Fantastic Man, Danimarkalı Nordic Man, İsveç'ten Acne Paper endüstrideki en ilham verici yayınlardan bence.
Yaşamak içinse Faroe Adaları'ndan daha güzel bir yer düşünemiyorum. 
Son zamanlarda sadece çocuklarına ayırsa da http://bleubirdvintage.typepad.com/ bence blog dünyasının en hip sayfası. Texas'ta ancak şehirden uzak yaşıyorlar. Hippie ve Beat Kuşağı ekolünden geliyorlar. Çocuklarını ise okula göndermek yerine evde eğitiyorlar. Bir de düğün fotoğraf albümleri var ki ölmeden önce muhakkak göz atmalısınız.
Müziğe girersek çıkamamaktan korkuyorum. Al işte bir sürü indie-band var.
Gitmeden önce belirtmeliyim ki, ana görseller arasında yer alanlar da benim instagram'dan.
Ve moodboard'un son durağı. Reykjavik. Gitmediyseniz ''101 Reykjavik'' filmine göz atın. Reykjavik karlar altında. Kahramanımız 30larında. Annesiyle yaşıyor. Bir de annesinin arkadaşı var. Arada yalnız kalıyorlar falan. Sonra bir de lezbiyen fantaziler ve kompleksler. Ha evet Reykjavik manzarası vardı bir de. Kar yani. Biraz komedi, biraz dramatik.

10 Eylül 2012 Pazartesi

FILMEKIMI -2012

Sonbaharın evlat olsa sevilir kontenjanından gönüllerin incisi FilmEkimi programı sonunda açıklandı. Hangi filmler seyretmeli listesi hazırlamak da bana verilen görevdi. (Haddime değil de.) Mutlaka seyretmek istediklerim, bu film kaçmamalı dediklerim, festivalde kaçırsam da bulup buluşturup izlemeliyim dediğim filmler. Falan. Filan. 


Top 15im.

Beasts of the Souther Wild
Cannes'ın gözdesi. Afişi janjanlı. Oyuncu kadrosu 0km yeni tatlar arayanlar için. 

Amour
Çünkü Michael Haneke filmi. Çünkü Isabelle Huppert baş rolde. Rahatsız olarak gerilmeyi seviyorsanız bir de.

W.E
Madonna'nın bir de yönetmenlik deneyimini görelim. Çünkü costume drama.

Passion
Dünyanın en güzel filmlerinin gerilim, dram ve gizemden oluştuğunu var saysarsak. Noomi Rapace ve Rachel McAdams (garip bir birliktelik). Brian de Palma filmi.

Io e Te
Çünkü Bernardo Bertolucci.

The Angel's Share
Ken Loach komedisi farklı bir şey. İrlanda hikayesi. Avrupalı ötekiler.

Pieta
Venedik Film Festivali'nde toplamadığı ödül kalmadı. Kim Ki Duk yönetmen. Uzak doğu filmi.

Jagten
Baş rol oyuncusu Mads Mikkelsen Cannes'da ödül kaptı. Bu sezon çok gündemde (En Kongelif Affaere, Hannibal). Gelecek günlerin de Fassbender'ı olarak görülüyor. Şimdiden tanımalı. 

I, Anna
Noir thriller, Charlotte Rampling. Zaten Charlotte'un olması dünyalara bedel değil mi?

The We and The I
Ağır filmler arasına mola. Gençlik filmi. Michael Gondry yönetmen.

Die Wand
Çünkü Alman edebiyatı uyarlaması bir film. 

7 Dias en la Habana
Havana ve Küba kültürü yetmez diyorsanız. Benicio del Toro, Julio Medem (Sex and Lucia, Los Amantes del Circulo Polar, Habitacion en Rome). Daniel Brühl ve Emir Kustrica oyuncular arasında. 

Svartur A Leik
Çünkü Nordic. 

Jack and Diane
Kylie Minouge'un oyunculuğunu merak etmiyor musunuz? Tamam must watch değil ama bonus.

Infancia Clandestina
Haydi itiraf edin. Natalia Oreiro ve Vahşi Güzel günlerini özlediniz. Tamam must watch değil. Ama göz atmalık. Bonus olsun bu da.

Acele etmeyin. Liste oluşturmak için daha çok zaman var. 22 Eylül'de biletler satışa çıkacak. Festival ise 29 Eylül- 9 Ekim arasında.

Festivalden film seçerken dikkat edilecek hususlar.

  1. Uzun süredir yatak döşek ateşler içinde beklemiyorsanız ve yakın zamanda vizyona girecekse festival için kasmayın. Onun yerine DVD ve Torrent'te bulunması zor bir filmi seçin.
  2. Öğrenciyseniz okula değil sinemaya gidin.
  3. Film hakkında çok heyecanlı değilseniz pazar sabah ilk seansa film seçmeyin.

6 Eylül 2012 Perşembe

PLEASE WELCOME CR FASHION BOOK

Sadece sonbaharın değil son ayların en fazla beklenen dergisi Carine Roitfeld'in yeni işi CR Fashion Book hala yayımlanmadı ama editöryallerden bir çok preview'ün yanı sıra kapaklar görücüye çıktı.

İşte CR Fashion Book üzerine notlar. 

  1. Dergide top modellerin yanı sıra yeni isimler de kullandım. Yeni isimler geleceğe bakış olurken top modeller melekleri sembolize ediyor. Şans getirmek ve dergiyi korumak adına diyor Roitfeld.
  2. Fotoğrafçıların da işlevi aynı. Bruce Weber kapağı çekerken tıpkı modeller gibi kimsenin tanımadığı fotoğrafçıların işleri de dergide yayımlandı. (Bilindiği üzere Conde Nast bazı büyük fotoğrafçıları sırf Vogue ile çalışsın diye kendine bağlamış. Roitfeld de konan bu ambargoyla bir çoğuyla çalışamadığı için 'yeni fotoğrafçılar' bir şekilde olaya takılan kulp mu bilemedim. Gerçi Vogue'dan ayrıldıktan sonra en büyük pişmanlıklarından biri de dergideyken yeni isimlere hiç yer vermemiş olmasaydı.)
  3. 140 sayfa reklamın yer aldığı dergi 340 sayfa.
  4. İlk sayının headline'ı ise çok manidar ''Rebirth''. Zira sırf yeni bir dergi doğmuyor, kendisini de küllerinden doğurtuyor. Vogue'dayken inanılmaz özgürdüm ama yine de altın bir kafes içerisindeydim diyerek de yeni dergisinin özgürlükler ülkesi olduğunun da altını çiziyor.  
  5. Soldaki kapakta yer alan isim Kate Upton. Memeler yine ön planda ancak buradaki gibi değil. Weber kadrajıyla daha hippie bir seksilik ön planda. Sağdaki ise Audrey Harrelson googleladığınızda kapak olduğu yeni dergi dışında pek bir veriyle karşılaşacağınızı düşünmüyorum. 

Dergiden yayımlanan previewlar gösteriyor ki, Vogue Paris'in altındna çok fazla su akmış. Yeni editöryallerde yer alan fotoğrafların hepsi de nev-i şahsına münhasır. Paris kadını değil, global kadınlar ön planda. Eski işlerinden ders aldığı ve onları geride bıraktığı da ortada.
Ancak, elbette kimse öldürücü cazibe kadınların dergiden ayrı kalacağını söylemedi. 
Melekler ve Lara korusun dergini Carine.

3 Eylül 2012 Pazartesi

FESTİVALLER FESTİVALLER

Hemen korkmayın. Bu yaz ya da sonbahar muhakak gidilmesi gereken - hiç de gerçekçi olmayan- Avrupa'daki en iyi 25 müzik festival haberi değil bu. Daha fazla sinema daha fazla sinema diyerek kana kana yeni hikayelerle tanışmak isteyenler için bu post.


5i 10u bilmem, Venedik'e gidemeyeğimizden 'ah keşke orda olaydık' muhabbetine de girmiyorum, hem elimizde olanlar - tamam bir Venedik değil- - gerçi o da bir Cannes değil- ama göz atılmayı fazlasıyla hak ediyor. 

13-16 Eylül || PEDALfest
Bicycle Film Festival ile başlayan bu süreç festival maratonunun da en eğlenceli kısmı. Kendinizi 'The Kid with a Bike' gibi hissetmemeniz için hiçbir neden yok. Üstelik hem festival gezici (dünya metropollerinden sonra Istanbul'da), hem de siz. Altınıza bisikleti alıp Goethe Institut, GarajIstanbul ya da şehir hatları vapuruyla Büyük Ada'ya geçiyorsunuz. Tabii hatırlatmakta fayda var. Karşınıza çıkacak filmler öyle Avrupa'nın bir köşesinden 5 ödülle dönen bir Fransız filmi değil. Belgeselvari deneysel işlerle karşılaşmak maksat. He bir de kafaya iki bira dikip pedal çevirmek. Aman diyeyim alkollü çıkmayın yola :D
Program hakkında detaylı bilgi için tık. ya da tık.

13- 23 Eylül || TOPHANE BİZİ BEKLER
Açıkçası bazen kendimi Türk filmlerine kaptırmak için illa da bir festival ortamı olması şart. İki sene evvel bunun için özel bir festival düzenlense de tanıtım yetersizliğinden sanırım bir kez daha el atılmadı. Şu anda adını bile hatırlamadığım o festival yakın dönem Türk Filmleri'ni tek bir çatı altında toplarken Istanbul Modern'den, Modern Sinema filmleri ''Biz de Varız!'' mottosu altına toplayıp aslında önemli ama halkça rağbet görmeyen yurt dışı festivallerinden ödüllü filmleri bir araya getiriyor. Henüz program açıklanmamış olsa da daha önceki ''temali film haftalarında'' bizleir pek de hayal kırıklığına uğrattıkları görülmemiştir.

14 Eylül- 23 Ekim || PERA'DA BİR PARİZYEN
10 gün sinema. Fransız. Romantik. Bu festival kaçmaz desem de, filmlerin ulaşılabilinirlik seviyesi yüzünden o kadar 'aman kaçırmayın' denecek bir şey değil. ''Paris'te Gece Yarısı'' bunlardan ilki. Woody Alllen'ın realist-fantastik dünyası Paris sokakları, 20 YY kültür-sanat camiası, Hemingway ve Fitzgerald. Picasso ve Stein. Julie Delpy ve Paris'te bir Amerikalı Adam Goldberg. Üstelik çok komik. Geçtiğimiz bahar Istanbul Film Festivali'nde karşımıza çıkan ''New York'ta 2 Gün'' filminin de başlangıcı. Paris deyince, aşk, aşk deyince, şarkı. Bir başka önerme Paris deyince, Fransiz filmleri Fransız filmleri eyince Louis Garrel ve Ludivine Sagnier. Tamam bir de şuna bakın. Louis Garrel deyince threesome. Anlayacağınız Paris'te her şey mübah. Aslında liste çok eksik. Ama neyse. Daha başka hangi film var diyenler varsa? Tık.

29 Eylül- 7 Ekim || SONBAHAR'DA FESTİVAL BAŞKADIR
Spoiler/ teaser niyetinde izleyeceğimiz birkaç filmi açıklamış olsalar da asıl listeyi 10 Eylül'de görücüye çıkartacaklar. Sonrasında gelecek Lale Kart sorunları, bilet kalmadı çemkirmeleri ise Nisan'daki büyük festival öncesi ön hazırlık niyetine. Bak düşünürken stres oldum. 

1 Eylül 2012 Cumartesi

APOLLO MAG: NO 25 || THE SEPTEMBER ISSUE

'The September Issue' filminde RJ Cutler Vogue ekibinden garip aksanlı siyah saçlı bir kadınla röportaj yapıyor. Kadının ağzından çıkan cümle de Anna Wintour'un sadece Vogue dergisini değil daha da spesifik olarak eylül sayısını markalaştırdığını gösteriyor. 'The September is the January of Fashion.' Ne var ki bu söz sadece modayla sınırlanmıyor. Lifestyle dergileri de koca bir sezona bakış atmak için eylülü bekliyor.
Buna en güzel örnek de hatta New York Times ve Time Out
Anna Wintour bugün dünyanın en anti-ilham verici dergisini yayımlasa da CVsi bunun aksini söylüyor. Zaten dergisindeki ilhamın az olması da mainstreamliğin köpeği olmuş olması. Ama dergi piyasasının 'big league'inde oynayan biri için de kaçınılmaz olanı yapıyor. Yine de aslında şu anda attığı her mainstream adımı piyasaya yine kendi tanıştırdı. 
Oluşturduğu 'September Issue' markası da diğer dergi ve genel yayın yönetmenlerine ilham vermekten geri kalmıyor. Dergiler sadece en kalın olmanın peşinde değil, en fazla reklam toplayan da olmak istiyor. 
'En büyük penis bende' yarışına giren genel yayın yönetmenlerinin bana verdiği ilham ise şu sırada başlıyor. 
Dergilerde okunmadık satır/ kelime (hatta künye bile) bırakmayan ben kendimle challenge edecektim. Bu eylül hiç okumadığım kadar dergiyi hatmedecektim. Ne var ki, eylül boyunca da blogumu bunlara ayırmak istiyorum zaten.
Bana ilham veren en büyük şey ise bir genel yayın yönetmeni olmak sanırım. Şu an için öyle bir pozisyonda gözüm olmasa da bir derginin başında olmak bence insana 'Alexander The Great' karizması kazandırıyordur. En kötü ihtimalle 7.000 en iyi ihtimalle de birkaç milyon insan sizin neler sunduğunuzu görmek için kiyosklara koşuyor. 
Aslında cümleyi böyle kurunca haz almak ve ego tatmini olarak algılayabilirsiniz. Bilmiyorum belki de öyledir. Ama benim aklımdan geçen ya da hissettiğim bu değil. O mevkiiye gelince seni nelerin karşılayacağını bilemezsin gerçi. 
Her neyse; bu hayalle 3 sene evvel. Yine bir Eylül günü Apollo Boy'a her ay bir kapak eşlik etsin istedim. Başlarda 'evcilik oyunu' gibi gelse de hatta kendime 'gel vazgeç bu sevdadan' desem bile aslında bence inanılmaz keyifli bir şey yapmışım. 
Ay boyunca daha fazla dergiler hakkında yazmak istediğimden lafı burada kesiyorum aslında. Uzun zamandır da böyle edito tarzı bir yazı eklemiyodum kapakların altına. 
Kapağa Ewan McGregor'un gelmesinin de bir sebebi var aslında. Umarım tembelleşmem de nedenlerini açıklarım. 
Ewan McGregor dışındaki kapaklar da sektördeki september issueların özeti. 
Bu arada eski kapaklara da göz atmak isterim derseniz. Sizi pin-board 'umla baş başa bırakıyorum.  
Giderken de ufak bir not
IAM NOT SPECIFICALLY/ONLY INTO FASHION (JOURNALISM)
+
ÖYLE YA DA BÖYLE; BİR DERGİ OFİSİ DÜNYANIN EN EĞLENCELİ İŞ ORTAMIDIR.
photo credits
Ewan McGregor, GQ UK by John Wright
Matt King, Client Magazine by Ian Cole
Sean O'Pry, Glow Magazine by Mitchell Nguyen McCormack
Kate Moos, book: Portarits by Rankin