3 Temmuz 2011 Pazar

BİL BAKALIM KİM ? ''THE KILLING''

Orjinali bir Danimarka yapımı olan ''The Killing'' geçtiğimiz bahar AMC tarafından Amerikan TVlerine de uyarlandı. 13 Bölümden oluşan ilk sezon geçtiğimiz haftalarda bitse de sevindirici bir haber ikinci sezon da garantide.

Olay Rosie Larsen adlı kızın ölümüyle başlar. Erkek arkadaşıyla evlenmek üzere Sonoma'ya gidecek olan dedektif (Mireille Enos) Sarah Linden son iş gününde bu olayla karşılaşır. İşteki son günü olması nedeniyle birime yeni gelen (Joel Kinnaman) Stephen Holder da o gittikten sonra da olayı araştırsın diye Sarah'a yardım edecektir. İşte dizi de Rosie'nin ölümünden sonraki 13 günü araştırmak için olayı ele almaya başlarlar.

Hikaye elbette tek katmanlı değil. 13 gün boyunca gelişmekte olan, bir ileri bir geri giden aşk ilişkisiyle, acaba ne zaman işini bırakıp da Sonoma'ya gidecek diye beklediğimiz Sarah ve sorunlu ergen oğlu ve son bölümlere kadar gizemini koruduğu Regi karakteri olayı destekleyen başka bir paralel metin. Bir diğer dedektif olan Holder da serseri, esrarkeş görünümlü haliyle sürekli akıllarda soru işareti bıraksa da finale doğru onun da karakterindeki gelişmelere tanıklık ediyoruz. Hatta sıkı bir ipucu verecek olursam, adamı dikkatle izleyin derim! (Spoiler mı vericem sandınız ? Nihaha)

ve (Billy Campbell) Darren Richmond. Seattle'ın Belediye Başkanı olmak için yarışan Richmond'un diziye katkısı ise yadsınamaz. Ana olayın gerisinde, 13 bölüm boyunca acaba başkan olmayı becerebilecek mi diye beklediğimiz Richmond belki de bu güne kadar karşılaşması güç olan bir politikacı profili çiziyor. Sürekli doğrucu, ahlaklı ve rakibini alt etmek için başka yollara başvurmaktan kaçınan biri, yani uzun lafın kısası sezon boyunca belediye başkanı Lesley Adams ile olan çekişmesine tanıklık ediyoruz. Sürdürülen yarış esnasında yapılan işler ise tüm zamanların en abuk kampanyasıydı ancak. Her iki adayın ve ya yardımcılarının da birbirlerini alt etmek için ortaya attıkları sebepler, iki sokak kadının birbirlerine attıkları çamur tarzında. Ancak Richmond'un cinayetle ilgisi nedir ? Rosie Larsen'ın ölü bulunduğu araba ya seçim kampanyasına aitse ?

Olayın ilerleyişine gelecek olursak ''CSI''ın, ''Without a Trace''in aslında başka bir versiyonu. Suç, ceza, gizem, kovalamaca ama tek farklı olayın bir bölümde değil, 13 bölümde -13 günde- çözülmeye çalışıldığı. Aslında bu yönüyle cidden sıkıcılaşmaya başlıyor, ancak gerçeklik payı da var, zira diğer dizilerde her olay pürüzsüz bir şekilde muhakkak bir iki gün içinde çözülürken burada dedektifler bir çok karmaşayla da karşılaşmak zorunda kalıyor. Karşılarına çıkan herkes sanki olay çözülmesin diye çabalamakta. Hatta baş komiser bile sürekli Linden ve Holder'ın bulduğu kanıtları yetersiz bularak ya da onlara yardım etmeyerek ikiliyi daha da uğraştırıyor.

Karakterlerin hikayeleri dışında metnin altında yatan diğer sub-textlerde Amerikan- Kızılderili çatışmaları. Amerikan- Müslüman çatışmaları onlara bakış açıları, Amerikalıların terörizme ve Müslümanlar teröristtir önermesi konusundaki düşünceleri. Müslümanların küçük kızlara karşı olan tutumları. Ve politika.

Bunun dışında dizinin bir de oldukça fazla kasvetli havası da var. Londra'dan ve Hindistan'dan daha fazla yağmur yağdığı gerçeği. Ancak garip olan o sağanak yağmur altında koşturan dedektiflerin saçlarından aşağıya yağmur damlalarının süzüldüğünü pek de göremedim. Kasvetin dışında dizi bir de 90lardan kalma gibi, teknolojinin nimetlerinden pek de faydalanmayan dizide kullanılan eski model cep telefonları da olmasa ciddi ciddi geçmiş dönemi anlattığını varsayabilirim hikayenin.

Karakterlere bakacak olursak, her iki dedektifin de aslında olaya pek de objektif baktığını söyleyemeyiz. Başlarda belki de karşılarına çıkan ilk deliller onları bu yöne doğru itse de gözleri kapalı olarak sadece bi' kişiyi suçlu görmek istediler, gerçi aslında her iki dedektifin iç dünyaları da yine onları böyle görmeye itebilir, yani demek istediğim aslında ikisinde de özel hayatlarında zaten değişik olan bir şeyler, sorunlar falan mevcut geçmişten. Yani bir anlamda aslında olayı tek boyutta inceleme nedenleri de yine kendi karakterlerinden de kaynaklanabilir yani senaristler bilerek böyle yaratmış da olabilirler.

Sezon başında iki bölüm peş peşe olarak premiere yapan dizi çok derinlikli ve de heyecanlı ve gizemi bol sinema filmi tadındaydı. Ancak sezon bitiminde sanki o büyü çoktan ortadan kalkmıştı. Özellikle de tam final bölümünün final sahnelerinde. Yani sanki işin cılkını çıkartmışlardı. Bir de olay bir yerden sonra Türk Dizisi kıvamına döndü, hikaye uzasın diye karakterlere yeni özellikler yeni gizemler katılmaya çalışıldı.

SPOILERLI YORUM ***
Aslında ilk iki bölümü izledikten sonra olası iki katil de bir şekilde bizlere sunuluyor, ki zaten dedektiflerde zaten bu yönde ilerliyorlar. Birinci olası katilin masum olduğu anlaşılınca hepimiz ikincinin üstüne yoğunlaşıyoruz, ki bulunan kanıtlar da yine bu yönde, hatta sezon finalinde her şeyin açığa kavuşacağını da düşünebiliyorsunuz, ancak gelin görün ki finalin son 5-10 dakikası her şeyi alt üst ediyor yine.
SPOILER BİTTİ ***

(Evet birinci sezon bitiminde hikayenin sonuçlanacağını ikinci sezon olursa da başka bir cinayeti araştıracakalarını hayal etmiştim ben). Her neyse ikinci sezon başında yeniden eşşek gibi tırnaklarım ağzımda dizinin karşısına kurulacağıma eminim.

Peki who the hell is the killer ? 

İkinci sezon başlamadan önce katil kim fikirlerimi de belirtirim !

PS. tırnak yemem cümle zenginleşşsin diye öyle yazdım.

images via, amc.com, googleimages.com, wikipedia, facebook

3 yorum:

  1. patti smithin kitabi nasildi, okumussun?

    YanıtlaSil
  2. bayılarak okumuştum. hatta şu sıralar bir kez daha okumayı planlıyorum.

    YanıtlaSil
  3. ii o halde..siparisi veriorum thx

    YanıtlaSil