16 Eylül 2011 Cuma

BEYONCE: A STAR IS BORN

O artık 30 yaşında. Pek yakında sadece inanılmaz parlak bir kariyer sahibi evli bir yıldız değil aynı zamanda ''married with children'' etiketine de sahip olacak. Aslında onu kıskanmak için onca sebep var anladığınız. Özel hayat bir kenara kariyer başlı başına swarowski taşlarından yapılmış gibi. Albüm satışları bir kenara yayınlamış olduğu 4 albümle de Amerikan Top 200de zirve olup İngiltere listelerinde debut ve son albümüyle yine #1numara olup diğer ikisiyle de kendine ilk 3te yer almayı başardı. 2000lerin sonuna doğru Billboard onu milleniumun en parlak yıldızı seçti. Daha sonra ''Yılın Kadını'' da olmayı başarıp 2011 yılında da yine Billboard tarafından ''Billboard Millenium Award'' ile ödüllendirildi. Her defasında Grammy'lerde adını en parlak şekilde yazdırıp rekorlara imza atan ise yine Beyoncé. Üstelik o başarılı kariyerini sadece müzikle sınırlandırmamakla kararlı. Annesi ile kurmuş oldukları House of Dereon'un yanı sıra çeşitli hazır giyim markaları ile beraber iş birliği ve parfümler. Üstelik sonucunda bir de Golden Globe adaylığı elde ettiği oyunculuk kariyeri.

Görüldüğü üzere kimileri 30una geldiğinde çoktan dünyaları elde etmiş bile oluyor. Tüm bunların tek bir desteği var üstelik: Hırs. Ancak tüm bu olan bitenle ''hayatı kaçırdığını'' düşünen Beyonce kısa süreli de olsa ilham toplamak için ortalardan yok olmuştu. Geri döndüğünde ise kendine, babasına ve hayranlarına hediye ettiği ikinci stüdyo albümü ''B-Day''den daha şeffaf, içten ve saf bir albüm ortaya çıktı. ''4''.

Her albümde olduğu gibi yine balladlar ve yüksek ritmli şarkılar mevcut, ancak bu sefer tek bir farkla. Balladlarda Beyonce kendini yırtmıyo, şarkılar da en az içerik ve sözler kadar naif, yüksek tempolu şarkılar da ne ''Deja-Vu'' kadar sert ne de ''Single Ladies'' kadar insanı yoran cinsten. Bir diğer farklılık ise albümde Jay Z etkisi olmaması ama onun vekili Kanye West'in ismi de yine Beyonce ile hem şarkı yazarlarının hem de prodüktörlerin arasında geçmekte.
Dazed & Confused: July 2011. Photo by Sharif Hamza

Sadece çocuklara değil kadınlara yardım eden ve onların en sıkı destekçisi haline gelen Beyonce'nin mottosu; ''kadınım ben, güçlüyüm, haklarım var, onları korur ve savunurum''. İşte Beyonce'nun bu mottosu da onu sadece philantrophist'likten bir adım öteye de şarkı sözleri sayesinde taşıyor. Her ne kadar da Destiny's Childs ile kaydettikleri ''Cater 2 U''da geyşa kıvamına getirseler de kendilerini, Beyonce gerek ''Me, Myself and I''la gerek ''Single Laydies''le bunun aksini de tartıştı. Üstelik artık klişeleşmiş bu tema son albümde de devam etmekte. ''Who Run The World: Girls''. Haydi bacım ! Beyonce sizin için sahnede.

Sağır sultan dahi Beyonce'nin Jay Z'ye ne denli derin duygular beslediğinden haberdar. ''Crazy in The Love'', ''Dabgerously in Love'' derken Queen B'nin klişelemiş ''aşkımı dağlara taşlara haykırırım'' diyen şarkı sözleri de yine devam etmekte. Albümden en sevdiğim, aynı zamanda ''WRTW: Girls'' kadar hızlı olan parça ''End of Time''da bir ''Waka Waka'', Shakira havası var. İnsanı karnaval havası solumaya iten parça aynı zamanda yine bir ilan-ı aşk. 
                                                   Come take my hand // I won't let you go
I'll be your friend I will love you so deeply // I will be the one to kiss you at night // I will love you until the end of time.
''Rather Die Young''da ise ''You're my James Dean'' diyen Beyonce bir de ekliyor, ''I'd rather die young / than live without you.'' Yine mimikleriyle ve duruşlarıyla harikalar yaratan ve albümün en iyi şarkılarından biri olan ''1+1''de de aşktan ve onu yüceltmekten korkmuyor. Videoda da aynı zamanda bu kadar basit formatla ortaya atılan bir işle bile nasıl harikalar yaratabildiğini vurguluyor sanki.
Vogue Italia July 2011: Photo by Francesco Carrozinni

Orta tempolu ve soul tınılı pop şarkılarının ağırlıklı olduğu albümde gözdem ise ''Best Thing I Never Had''. Dinlediğimde bana bir şekilde''Broken Hearted Girl''ü çağrıştıran şarkı da yine belki de soft tonlardan oluşturulan videosuyla sinematografik özelliğine dikkat çektirerek yine Beyonce'nın albüm boyunca karşıya geçirtmek istediği temayı en iyi şekilde uyguluyor.

Bir diğer tarafta ''I Was Here''de ise Beyonce hiç değinmediği başka bir temadan bahsediyor. Belki de her sanatçının ya da başarılı işler yapan bir ünlünün hayattan ama daha önemlisi hayattan sonraki zaman diliminden beklentisi. Gittikten sonra da yine hatırlanma ve bilinme isteği, başarılarının hala bilinmesi ve konuşulması isteği. ''I wanna leave my footprints on the sands'' daha nasıl içten olabilirdi ki ? ''I did, I've done, everything that I wanted  And it was more than I thought it would be '' ise belkiden hepimizin isteğidir. 
I wanna leave my footprints on the sands of time
Know there was something that, and something that I left behind
When I leave this world, I'll leave no regrets
Leave something to remember, so they won't forget
Albümün hızlı parçaları ise ''Countdown'' , ''Schoolin'Life'', ''Love on Top'' daha önce de belirttiğim gibi güçlü ve yırtıcı R&B - Disco hiti etiketinden uzaklar. Daha pop alt yapılı, R&B beatleri daha düşük ama hala Beyonce.
Vogue Italia July 2011: Photo by Francesco Carrozinni

Beyonce aynı zamanda tüm yazı promosyon çalışmalarını devam ettirmekle de geçirdi diyebiliriz. İngiliz Harper's Bazaar'a verdiği pozlar, Dazed and Confused ile yapmış olduğu muhteşem pin-up editöryal, İtalyan Vogue'una verdiği albümün içeriği kadar şeffaf, ''I Miss You'', ''I Care'' gibi şarkılar kadar içten, sıcak, vurucu ve katıksız görüntüler. Aynı zamanda geçtiğimiz hafta da New York Moda Haftası'nda kaçırmadığı show yoktu dersem de abartmış olmam. 

Sonuç olarak 
''who run the world: Beyoncé''

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder