3 Ocak 2012 Salı

TV'NİN YENİ SİYAHI! HELL ON WHEELS

East as the past
West as the future
Günah çıkarmak üzereyken öldürülen bir adamı tasvir ederken hikayenin anlatılmaya başlandığı dizide kan ve vahşet daima ön planda. Zaten dizinin mottosu da şu: ''Blood will be spilled. Lives will be lost. Men will be ruined.'' 1800lü yılları anlatan dizi yani tarihsel dramlardan. ''Into The West''in konulardından da biri olan 'Amerika'da Demir Yolu Yapımı' teması bu sefer dizinin ana konusu. Elbette beyaz, püriten / wasp Amerikalıların da siyahlara ve kızılderilelere olan bakış açısı da bizlere sunuluyor. İç Savaş Sonrası yılları tam anlamıyla hikayenin zaman kavramını çizdiğinden aynı zamanda Kuzey ve Güney çatışmalarına ve her ikisin siyahlara olan tutumu da ön planda.

Bir tarafta güneydeki yaşamını bırakıp -yolu sonunda- demir yolunun yapım aşamasında çalışmaya kadar gelen Cullen Bohannan'ın (Anson Mount) hikayesi anlatılırken -ki zaman zaman geçmişe dönerek karakterini çözmemize yardımcı olan bir derinliğe sahip, bir de adamın içinde yer alan yerinde kin duygusu var ki, ciddi anlamda ileride çok canlar yanacak- diğer taraftan da Orta Vahşi Batı'nın en vahşi kabilesi Cheyenneler tarafindan katledilen bir kocaya sahip olan Lily Bell'i (Dominique McElligott) izliyoruz. 

Demir yolunda çalışan işçilerinin tamamının siyah olması ki bunlardan biri de Elam (Common), siyah-beyaz ilişkilerinin sadece sözde değil tam anlamıyla önümüze serilmesine de neden oluyor. 50 ve 60ların hikayelerinde karşımıza çıkan siyahlara ayrı otobüs- bar gibi kavramların o yıllardan başlandığı gösterilirken bir diğer ''öteki'' fahişeler de hikayenin ortasında. Beyaz adamların, siyahlarla beraber olan fahişelerle yatmadığını biliyor muydunuz peki ? Sonsuz umutlar ülkesi Amerika'nın ''melting pot''u içerisinde vaftiz olup Hıristiyan olan bir kızılderili, bir papaz, kapiatlist demir yolu işletmecisi Thomas Durant, İsveçli, bir de İrlandalı iki kardeş karakter de yer alıyor. Dolayısıyla farklı katmanlardan olan karakterler de her birinin gözünden Amerika'yı gözlemlememize yardımcı olup halkların ülke içindeki durumunu daha iyi anlatıyor. 

İlk bölümlerde sadece Union Pacific'in batıya doğru ilerlemesi karşımıza çıkarken senaryodan ve tarihten dolayı bir de Central Pacif'in yapım aşamasında olduğunu biliyoruz. UP'in diğerine karşı olan hırsı ve onunla olan yarışı aynı zamanda öldürülen koca ve geriye kalan batının pamuk prensesi Lily de her iki demir yolu şirketinin arasında bir bağ kurdurup tarihsel dramı başka bir boyuta da taşıyacak gibi. 

Türevlerini pek göremediğimizden de olabilir ama kendi dalında oldukça esaslı olan ''Hell On Wheels'' kanımca ''Into The Wild''dan bu yana en baba western dram'lardan biri hem de IMDb'den 8.2 almış. AMC yapımı olan dizi eğer ki HBO elinden çıksaydı sonucu düşünemiyorum bile ! Üçüncü bölümün sonunda hikayenin iyice alevlendiği dizi ilk iki bölümüyle sizi sıkabilir uyarmadı demeyin ! Gerçi sürekli silahlar çeklip kan dökülse de aksiyon pek yok, ne de olsa Hollywood yapımı izlemiyoruz. Ancak şu anda ''Game of Thrones'' sonrasında TVde gösterilen en oturaklı yapımdır kanımca. Belki görkemi aksiyon ve görüntüsünde değil ama senaryosunda ! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder