19 Ocak 2012 Perşembe

AND THE JANE BIRKIN

Sahnede karşımızda duran 65 yaşında. Ve dünyanın en karizmatik kadını. Karizmatik demek belki az bile, siyah kumaş pantolon cebine sokulan eller, düğmeleri yarısına kadar açık ütülenmiş jilet gibi beyaz bir gömlek ve yarı dağınık saçlar. So Birkin so cool.  Bir anlamda Patti Smith meets Jane Birkin. Karakterindeki coolluk duruşundaki zarafet.

Babylon'un 21.30 politikasına olabildiğince ayak uydurarak sadece 5-10 dakika geç sahneye çıkan Jane Birkin kanımca sadece -şimilik- bu yılın değil hayatım boyunca unutamayacağım 1.5 saate de imza attı. Bunca zaman bir çok konsere gittim ya da festivaller sayesinde bir çok yerli / yabancı grubu dinledim ama kaç tanesi bir ikondu ki hem ? Her şarkı sonrası tek tek ''merci'', ''thank you'' ve dilinin döndüğünce ''teşekkürler'' demeye çalışan Birkin'in mütevazılığı bunla da sınırlı kalmayıp konser bitiminde dakikalarca grubu ile selam verdi. iPhone'unu takside düşürmesine rağmen adamın adres defterinde yer alan ilk kişiye- ki bu da ablası oluyormuş- telefon açıp bir şekilde ona geri iade eden şoföre bile teşekkür etmeyi unutmayan bir kadından bahsettiğimi söylesem artık siz tahmin edebilirsiniz gerisini.

Daha önce birçok kez Serge Gainsbourg şarkılarıyla turnelere çıkan Birkin'in bu seferki çıkış amacı sadece hatıraları yeniden canlandırmak değil kısa bir süre önce deprem / tsunami ve nükleer felaketleri beraber yaşayan Japonya'ya da destek olmaktı. Üstelik bir de büyük değişiklikle, bu seferki kadrosunun tamamı Japonlardan oluşuyordu. Kendisi her ne kadar da ''zaten defalarca bu şarkıları söyledim, yeniden aynı şekilde yorumlamak sıkıcı ve gereksiz olabilirdi'' dese de bence yeniden mütevazı olduğundan böyle diyordu, onu seven yaşayan hiçbir canlı konserini kaçırmak istemez sanırım.

Hatırları canlandırmak demişken, kısık gözlerle kimi zaman da baygın baygın şarkı söylerken içimden geçirmediğim değil, acaba Serge'i bir dakika bile aklından çıkartabiliyor mudur, ya da bu şarkıları söylerken neler hissediyordu ! Gerçekten o anda sahnede miydi ya da şarkıları öncesi onlar hakkında ufak hikayeler anlatırken onları mı yaşıyordu. Bu arada seyircilerle de diyalog kurması ise bence geceyi bu kadar unutulmaz kılmasının bir diğer nedeniydi.

20li yaşlarından itibaren ölümünden önceki son sonbahara kadar Serge'in kendisine şarkı yazdığını söyleyen Birkin şarkıları İngilizce'ye çeviremeyip Fransızca söylediği için biraz mahçup olmuş gibiydi, ''ama şarkılar Fransızca olarak o kadar güzel ki, İngilizce'ye çevrildiğinde tüm büyü kayboluyor, zaten Serge sadece kelimelerle değil harflerle bile oynayan bir sanatçı olduğundan bu da çok zor olurdu'' diyor. Hem zaten onun da dediği gibi hepimiz hem fikiriz kimse dünyada Fransızca'dan daha güzel, nazik ve romantik bir dil olduğunu iddia edemez.

''Ah melody''yi söylemeden önce, fotoğraf çekilirken Charlotte Gainsbourg'a hamile olduğundan pantolonun önü kapanmadığından elinde oyuncak bebek tuttuğunu ve ilk çıkışında şarkının neden tutmadığını anlamadıklarını anlatıp gençlere de esprili dille tavsiye verdi: ''şarkınız tutmazsa hiç üzülmeyin 20 yıl sonra muhakkak alması gereken övgüler o şarkıyı gelir bulur'' . Israrla ''Je T'aime, moi non plus''u söylemese de filmden, bir köşeye kıvrılarak, ''Ballade de Jonny Jane''i söyleyen Birkin, konserin ortasında bizlerin arasından geçerek tüm salonu dolaştı. Tıpkı arkadaşımın tam yanında durduğu gibi aramızda bir karış mesafe kalarak yanımda durup suratıma bakarak şarkı söylemesini ise sanırım hayatım boyunca unutamam. Hey dude ! Bir ikondan bahsediyoruz.
Gecenin kuşkusuz en eğlenceli anı ise ne kendisinin ne de Brigitte Bardot'nun şarkıdaki çığlık vari kısımları söyleyememesini itiraf edip ona eşlik eden Japon vokalist / kemanistin yine izleyeciler arasından o cırtlak sesiyle inanılmaz bir şekilde kusursuzlukla ''Comic Strip''i söyleyebilmesiydi.

Hermes patronunun adına ithaf ettiği ''Birkin Bag'' Julio Cortazar hikayesinden uyarlanmış ''Blow Up'' oyuncusu kendi gibi ikon çocukların Lou Dillon, Charlotte Gainsbourg'un annesi tüm zamanların en kült filmi ''Je T'aime, Moi Non Plus''nun oyuncusu, tom boy stiliyle modada büyük bir akımın temsilcisi ve ikonu. Sanırım bu muhteşem gece için Babylon'a ne kadar teşekkür etsek az.

pics via http://www.facebook.com/babylonistanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder