22 Kasım 2011 Salı

RÖPORTAJ || SERLİ GAZER - EDITOR @HARPER'S BAZAAR >>THE WONDERLAND

Cosmopolitan, Perfect Wedding ve Trendsetter gibi dergilerde editörlük yapan Serli Gazer şu günlerde Harper's Bazaar için Türkiye'nin en cool gardroplarını aralıyor. Katkıda bulunmuş olduğu diğer bölümler ve yazılar dışında düzenli köşesi ''Personal Style''da her ay değişik isimleri konuk ediyor. Hazırlamış olduğu sayfanın en ilgi çekici yanı ise bugüne kadar dergi köşelerinde pek görmesek de stili ve hayat tarzı dikkat çeken isimleri ağırlıyor olması. Dergiyi alır almaz editörün sayfasından sonra ilk baktığım yer ise onunki, ''acaba bu ay hangi fashionable, cool kişiyi anlatmış bize'' diyerek merakla sayfaları çeviriyorum.

Elbette ilk önce onun sayfasını bu heyecanla açmamın sebebi, onun da aynı şekilde işini yapıyor olmasından kaynaklanıyor. Her ay kaçarı olmadan aldığı görevi yerine getirme zorunluluğu ona bungy-jumping yapmış kadar adrenalin takviyesinde bulunurken, fırtınadan önceki sessizlik gibi, yeni sayıyı hazırlamaya başlamadan hemen önce, en son sayıları baskıdan yeni çıktığında elinde tuttuğu dergi ve o anda yaşanılan haz. Dergiciliği; genel geçer insanların ''işe gidip de çalışayım'' mantığında görmeyen Serli Gazer hazırlamış olduğu sayfayı da başka bir heyecanla anlatıyor, sürekli yeni keşifler, yeni heyecanlar, yeni ilham kaynakları ve başka dünyalarla randevu. Hatta ekim sayısındaki Zeynep Duygulu yazısında da bunu görüyorsunuz. Harikalar Diyarına geçen Alice kadar heyecanlı bir tonla anlatıyor bir anlamda bakmayı, görmeyi, araştırma yapmayı seven bir insanın o anki hissettiği tatmin duygusuna ortak oluyoruz.

Harikalar Diyarı'na geçtikten sonra karşısına ne çıkacağını pek de umursamıyor gibi, ileriyi merak ediyor, ama elinde bulunanla hayalini birleştirerek bir anlamda yollardan emin adımlarla geçiyor. Karşısına ne çıkacağını merak ediyor, ama merağın kendisini yiyip bitirmesine izin vermeden de geçtiği yolların tadını çıkartıyor. Aslında bunu şu anki durumu için metafor olarak da görebilirsiniz. 5 yıl sonrası mı ? ''Bu anı yaşayıp tadını çıkartmak istiyorum, 5 yıl sonrasını düşlemeye daha çok vakit var şu an duruyorum ve ''şimdi''yi içime çekiyorum''diyor. Biraz da soluklanıyor, uzun zamandır düşlediği noktaya çokça çalışarak ulaşabildiği için.

Henüz vizyonda yeni izledik Woody Allen'ın beni hayaller ülkesine götürebildiği için muazzam derecede etkilendiğim ''Midnight in Paris''. İşte Serli Gazer'in dolabı da başka bir hayaller diyarı. Her gardroba biraz ilham lazım, kimi zaman sokakta geçen biri ya da bir bloggerın stili bile onu etkilese de asıl hayaller ilham aldığı isimleri duyunca canlanmaya başlıyor. Jane Birkinler, Bianca Jaggerlar, Eddie Sedgwickler ve Brigitte Bardot. Kendisi her ne kadar da bu yüzden ''biraz eskiciyim'' dese de oldskool is always the cool. Gerçi 21. YY ikonları Kate Moss ve Alexa Chung'ı da unutmuyor. Aslında stilini beğendiği moda evleri / markaları sıraladığında ise bazı şeyler daha iyi canlanıyor gözümüzde High Fashion için McQueen, YSL, Chanel, biraz bohem biraz etnik ve indie için Missoni, Istanbul kadını gibi bir Chloe, hip ve cool Alexander Wang, Helmut Lang, Acne ve Philip Lim ile bir parça Emmanuelle Alt ve Parisienne Rock Chic Zadig & Voltaire.

Tüm bunları duyduktan sonra insan bir editörün nasıl bunları taşıyabildiğini merak etmiyor değil.  Giyerken pek fazla şeye dikkat etmediğini söylese de aksesuarları her daim ön planda, kendi ne kadar sade olsa da bir şekilde onları kullanarak stilini zenginleştiriyor. İlhamını zaten dolabını düzenlemeden önce aldığı için de sabahları giyerken de işi kolay oluyor. İşe yetişmek zorunda olanlar için güzel bir ipucu değil mi aslında ? Sabahki moduna göre giyinmek stil kaynağı olsa da kimi zaman ertesi gün için röportaj / toplantı / ya da çekim varsa akşam yatmadan ne giysem diye düşünmeden edemiyor(muş yani :)). Ama ekliyor ''sabah kalktığımda bunu ne kadar uygularım garanti veremem.''
                            Eski ofis duvarı'ndan. ''Siktir et bebeğim'' ne kadar ilham verici ama ? :)

Kaç sezonun en trend stili olan ''color block''u sormadan da edemiyorum. Kısaca black to black, white to white ya da wear it with black play it safe onun blocking yolu olsa da aslında verdiği cevap inanılmaz eğlenceli. Haydi hayal makinesi çalışsın yeniden.  Color block deyince gözümün önünde bir sahne var. Paris'te, Avenue Montaigne'da köşedeki Dior'un (hani şu Carrie'nin yere yapıştığı Dior) önünde bir kadın var. Boyu yaklaşık 1,80. Üzerinde bembeyaz bir tuxedo var. SanırımYSL. Saçları siyah ve kısacık. Yüzünü kocaman siyah gözlükler kaplamış, elinde bir Hermes Birkin var. Muhtemelen alligator skin. Ayağında ise dünaynın en yüksek topukluları vardı.  Benim gözümde az biraz Jane Birkin canlandı ya size ne demeli ?

Röportajı da benim ilham kaynağım olarak düşündüğüm ve merakla herkese yönelttiğim bir soruyla kapatıyorum. Kısa zaman öncesine kadar saçma olarak düşündüğüm, ancak bir anlamda hayatımızı özetlediğimiz ve bir şekilde bağlandığımız ''motto'' meselesine. Eh bir de röportajı yapan daima curios cat t-shirt'ünü üzerine geçirir, bir de madem Serli G de sürekli bunu soruyor, altta kalır mıyım ? - Aslında twitter profilindeki biografisi sorumun cevabını açıklıyor ''whose motto is no fun, no gain''. Eğlence hayatının kilit noktası ! Giyerken, çalışırken ya da özel hayatını yaşarken. Kurmuş olduğu denklem ise çok mantıklı. Eğlenirsen, seversin, seversen başarırsın. Hayat bu bazı şeyler ters gitti, başaramadın mı, eh bu sefer de küsmek yok, kaşları çatmak yok, çünkü en başından beri eğleniyordun. Sonuçta kaybeden taraf yok, ben yine kazandım. Kimi zaman bir espiri, absürd ya da kitsch bir detay da tüm bunlarla eğlenmenin sonucunda ortaya güzel şeylerin çıkmasına sebep oluyor.

Bir de planlı olmak lazım elbette ! Koskoca dergi, oraya yazı yetiştir, arkadaşlarla buluş, araştır, öğren, çalış, tüm bunları en az zarar almadan nasıl düzenli bir şekilde yaparız ? Planlı olmak ama bir püf nokta da bu arada geliveriyor, ''planlı olmak asla özgürlüğümü kısıtlamamalı'' diyor, bir anlamda yeniden az evvel söylediği mottonun ana fikri çıkıyor. Özgürlüğün kısıtlanırsa - eğlenemezsin - eğlenemezsen ? İşte bunu duymak istemeyiz; Harikalar Diyarı'na elveda demenin tam yeri sanırım.

THIS OR THAT
Gainsbourgs vs Missoni
             Çok zor bir soru. Zorlarsam sanırım Gainsbourg'lar
Anna dello Russo vs Giovanni Battaglia
             Emmanuelle Alt
Blackberry vs iPhone
             Elma, böğürtleni döver
Sneaker vs High Heels
            Gözlerim high heels, ayaklarım sneakers. Ve maalesef !
Lara Stone vs Kate Moss
            İkisi de. Biraz da Georgia May Jagger
Şemsiye- Yağmur vs Güneş ve G Gözlüğü
            Her zaman güneş ve güneş gözlüğü
Patti Smith gibi Indie / Androjen  vs Jagger kadını gibi ''party girl''
            Jagger kadını ağır basıyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder