30 Ağustos 2011 Salı

FAREWELL TO THE SPEEDOS

Ağustos, sadece giyilmesi özlemle beklenen kıyafetlerin artık insanda sabırsızlık hissinin doruklarına ulaştığı ay değil, slow şarkılar dinleyip kendini depresif hissetmenin de zamanıdır. Aylardır dinlemediğim Adele şarkıları, Beyonce'nin en hüzünlü balladları, akşam esen rüzgarda yüzüme çarpan güneşte bana eşlik eden şarkılardandı. Tamam böyle vıcık vıcık romantik hisle kurulmuş cümlelerden hiç haz etmiyorum, ama yazmadan da edemiyorum. 

Bu ay dinlediğim şarkıları şehirlere ayırarak değişiklik yapmak istedim. Paris'le başlayabiliriz. Gainsbourg familyası bu ay sıkça gündemimdeydi. Ailenin her bir üyesini hatta ailenin ilişkisi olduğu diğer bireyleri uzun zamandır takip etsem de bu ay kendilerine karşı olan sevgim biraz daha arttı. Aslına bakarsanız, onlar hakkında uzun bir post yapsam iyi olur. Neyse, bol bol Charlotte Gainsbourg'un ''IRM'', ''5.55'' ve ''Charlotte Fore Ever''ını dinledim. En sevdiğim şarkılar ise ''Charlotte For Ever'', ''Elastique'', ''Heaven Can Wait'' ve ''Jamais''. Tabi Jane Birkin ve Brigitte Bardot gibi muhteşem kadınlarla aşk yaşayan Serge Gainsborg da radarımda olan isimdi, hatta dinlediklerim genelde Jane ile yapmış olduğu düetlerdendi. ''Just Like a Woman'', ''69 Année Erotique'' ''Je T'aime Moi Non Plus'', ''Jane B'' ve ''Elisa''.

Ufak da bir not. Charlotte Gainsbourg yeni videosu / şarksı ''Terrible Angels''ı geçtiğimiz günlerde yayınladı. Yepyeni EP'sini eylülün ilk haftalarında yayınlayıp kasımda da yeni bir albümle karşımıza çıkacak. E tabi bir de ''Melancholia is the new Black Swan'' dediğimiz, izlemek için merakten öldüğümüz filmi de kısa zamanda görebilmeyi umuyorum.
Evet, aslında sıkı bir Yunan müziği hayranıyımdır. Bir de rakı masasında çalan Rumca ya da Yunanca şarkılarla ortam daha da eğlenceli olabiliyor. Hele bir de gerçekten sirtaki oynayabilen insanlarla karşılaşınca ortam yeme de yanında yat kıvamında. Yalnız taklitlerinden yani ''ben her boku yapbilirimcilerden'' kaçının. Neyse aslında dinlesem de bu ay pek yunan müziğiyle ilgilenmedim, ama şehirlerden birini daha doğrusu bölgelerden birini Santorini olarak seçmiş olmamın sebebi ''Mamma Mia''. Geçtiğimiz günlerde filmi oturup yeniden seyretmedim, ama ay boyunca her gün filmin müzikleri kulağımdaydı. Evvet Abba'yı severim, ama Meryl Streep'i daha fazla severim ve her canım sıkıldığında ya da kendimi kötü hissettiğimde bu filmi neden seyrettiğimi anladım.Yeni bir epiphanic an. Güzel insanlar, muhteşem manzaraya sahip bir Yunan adası, Abba şarkıları, dans ve Meryl Sreep, sanırım gelecek yaz rotamın neresi olduğu belli olmuştur. Yassou.
ps. aslında filmin orada çekilip çekilmediği konusunda da hiçbir fikrim yok.
İtiraf etmem gerekirse bazen biraz cimri olabiliyorum. Sıkı bir Beyonce fanı olmama rağmen albümünü henüz yeni aldım. Yeni almamın nedeni ise ''yae albüm çok pahalı para veremem'' demem değil, ben ne zaman bir Beyonce albümü alsam ki bu genelde çıktığı ilk haftaya denk gelir, Queen B'imiz deluxe edition çıkarmaya hazırlanır. Sonra ben de kendimi kandırılmış hissederim, ama bekle bekle de bir yere kadar, dayanamadım sonunda aldım. Albüm yazısı yakında olur burda. Ama anlaşıldığı üzere 21. YY Popüler Amerikan Kültürü'nden bahsedeceksek eğer Beyonce'yi bunun içine katmasam olmaz. Yazın son günlerini de Beyonce ile geçirdim.

Ancak ne varsa eskilerde var. Müzik deyince aklımda beliren ilk ismin en bomba albümü: Madonna ''Confessions on A Dancefloor'' üstünden neredeyse 10 sene geçecek olmasına rağmen hala en sık dinlediğim albümdür, Albümden en sevdiğim şarkılar ise ''Forbidden Love'', ''How High'' ve Isaac'' tabii ''Hung Up''ı da dışlayamam. Bu arada yazmama gerek yok. Hepimiz de Madonna'nın stüdyoda olduğunu biliyoruz, çok yakında yeni filmi daha doğrusu ilk yönetmenlik deneyimi olan ''W.E.''yi de yayınlayacağını biliyoruz, Rihanna'nın da aynı stüdyoda olduğunu da okudum. Her neyse sonuçta 2012 Madonna'nın yılı olacak anlaşılan. Sahi eğer sonumuz yaklaşıyosa Madonna'yla hayata veda etmek hoş olmaz mıydı ?
Yaz boyunca sık sık Nil ve Volga Tamöz dinlesem de Ağustos'ta kendime ''yeter artık kabak tadı verdiler'' demişliğim vardır ! Ayrıca ne alaka demeyin ama sıkça da ''Yav bir aralar Ramadan ve Mercan diye birileri yok muydu?'' diye soru sormuşluğum da vardır. Sonuç olarak sıkça da Model dinlemişliğim vardır.

Son bir yenilik daha.
Japon Vogue'unun ekim sayısındaki kapak yıldızı Florence + The Machine'in cool solisti Florence Welch. Evet tahminler doğru. Grup cephesinden yeni albüm, klip ve şarkılar gündemde. İşte onlardan biri. Bu sonbahar çok cool geçecek.
Sosyal Medya'da yine geçtiğimiz günlerde yaygara kopuyordu, meğerse sebebi Lady GaGa'nın yeni videosunu yayınlamasıymış. ''You and I'' bu sefer işin içinde Inez & Vinoodh da var. Bir de tabi Nicola Formichetti. Hande Yener & Kemal Doğulu birlikteliği kadar sıkmaya başladı bu durum. Gerçi son iki isim umrumda bile değil, en azından sevmesem bile arada GaGa'yı takip ediyorum.

Her neyse, ciddi anlamda bu sefer postu sonlandırıyorum, son isim Avustralya'dan. Keyifli izlemeler. Björk tadında. Bu arada Björk cephesinde de yeni gelişmeler var elbette, ama yeni bir post konusu çıkar artık ondan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder